Kayseri denilince öncelikle sanayi ve ticaret kenti anlaşılır. Bu anlayışın tarihi arka planında elbette Kayseri’nin bir makarr-ı ulema/bilginler kenti oluşu vardır. Osmanlının son döneminde kentte 38 medresesi vardı.  Kayserili bilginlerinin diğer kent bilginlerinden farkı; ilimlerinin yanında sanatlarının da olmasıdır. Her bilgin sanatıyla yani; çorakçı, saraç, demirci hoca diye anılmaktadır.  Mesleğinden ve ilminden dolayı maddi ve manevi bakımdan zengin oluşları nedeniyle çarşıda-pazarda yürürlerken zenginin yanında mahcup değil, omuzları ve başları dik ve aynı zamanda da itibar sahibiydirler. Bu kentte ticaret, zanaat, sanat ve ilim kol koladır. Kentin camilerinde, mekteplerinde ve medreselerinde bunlar övülür yerilmez. Kazanmak ve başarmak temel hedeftir. 
Uzun yıllar Kayseri’de yaşadım, okudum ve memuriyetimin büyük kısmı Kayseri’de geçti. Müdürlüğünü yaptığım okullardan biri de Sadiye Nuhoğlu İlköğretim okuluydu. Sadiye Nuhoğlu hanımefendi sağlığında bu okulu yaptırmıştı.  Kayseri’deki ilk, orta ve liselerin %70’e yakınını varlıklı Kayserililer yaptırmıştır. Bu gelenek ta Selçuklulara kadar gitmektedir. Gevher Nesibe Hatun Darüşşifası ve Huvant(Hunat) Hatun Camisi Selçuklu Döneminin Kayseri’de hatunların yaptırdığı iki önemli eserdir.
Erciyes Üniversitesinin eski emekli rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin bir bilgi şöleninde: “ Erciyes Üniversitesi’nin kuruluş tarihi 1210’larda kurulan Gevher Nesibe Hatun Darüşşifasının kuruluş tarihidir.” dedi. Tarih bilinci olan insan elbette burnunun ucunu değil, daha öteleri gören insandır. 
Bugün Kayseri 4 üniversiteye sahip bir kenttir. Erciyes ve Abdullah Gül devlet Üniversitesi, Nuh Naci Yazgan ve Melikşah Üniversiteleri özel üniversiteleridir. Erciyes Üniversitesinin fakültelerinin veya bölümlerinin büyük kısmı varlıklı şahıslarca yaptırılmıştı. Yeni kurulan Abdullah Gül Üniversitesi ne durumda bilmiyorum. Her halde bu gelenek sürdürülür.
Dayanışma ruhu ve kentine sahip çıkma anlayışıyla Kayserili, nevi şahsına münhasırdır. 
Peki, Kayseri’yi anladık da yeni bir Kayseri nerede doğuyor derseniz hiç ummadığınız bir yerde, Ağrı’da…..
2002 yılında Atatürk Üniversitesine bağlı Ağrı Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi olarak göreve başlamıştım. Her kente bir üniversite açılınca Ağrı’da da Ağrı Dağı Üniversitesi adıyla bir üniversite 2007’de kuruldu. Ağrı’lı iş adamı İbrahim Çeçen hükümete müracaat ederek adının verilmesi şartıyla üniversitenin büyük bir kısmını kendisinin yaptıracağını taahhüt etti. Hükümet bunu kabul etti.  Üniversitenin adı Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi olarak değiştirildi. Daha önce Ağrı’da İbrahim Çeçen kendi adında da bir İlköğretim okulunu yaptırmıştı. İbrahim Çeçen  bugüne kadar üniversiteye yaklaşık 50 milyon lira harcadı. Keza, İbrahim Çeçen Vakfı binlerce öğrenciye burs vermeye devam etmektedir. 
Üniversite yerleşkesi kentin dışında olunca cami ihtiyacı doğdu. Hayrettin Atmaca adında bir iş adamı hemen 2 milyon lira harcayarak Nurettin Atmaca adıyla üniversite yerleşkesine cami yaptırdı. Hayrettin Atmaca Camii yeni ibadete açılmıştı ki, vefat etti. Bu yardım sever insan daha önce Ağrı’da Hayrettin Atmaca adıyla bir lise de yaptırmıştı. 
Ayrıca Ağrılı iş adamı Şemsi Türkmen adına yaptırılan ve mimari yapısıyla da dikkat çeken Şemsi Türkmen Lisesi’ni de unutmamak gerekir. Bunun haricinde aklımıza gelmeyen örnekler varsa da onlardan özür dilerim. 
Hollanda’da iş sahibi olan Celal Oruç 8 Milyon lira harcayarak Eleşkirt Celal Oruç Hayvansal Üretim Yüksekokulunu yaptırmaktadır.  
Bakü’de iş sahibi olan sadece Doğubayazıt’ta çocukluğu geçen Abdolbari Goozel, 12 Milyon lira harcayacağını taahhüt edip, Doğubayazıt Ahmed-i Hani Meslek Yüksekokulunu yaptırmayı üstlenmiştir.
Bugünlerde Taşlıçay’da temeli atılacak olan Nurali Turan Adalet Meslek Yüksekokulunu Adalet TURAN 2,5 Milyon lira harcayarak üniversiteye kazandıracaktır. 
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi devletin de büyük yatırımlarıyla bugün;
 * 6 Fakülte, 
* 6 Yüksekokul 
* 6 Meslek Yüksekokulu,
* 6 Araştırma ve Uygulama Merkezi, 
* 317 Akademisyeni,
* 172 İdari personeli,
* Yaklaşık 10.000 öğrencisi ile eğitim ve öğretimine devam eden çiçeği burnunda bir üniversitedir.
Türk üniversiteleri arasında yer alan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi kısa zamanda nasıl oldu da bu seviyeye geldi. Bir atasözümüze göre “At sahibine göre kişner.” Zengin güvenmediği kişiye ve yere yatırım yapmaz.  Üniversite Rektörü Prof Dr. İrfan Aslan’ın büyük gayretleri, sağladığı güven, akademik ve idari personelin heyecanı ve iş adamlarıyla kurulan sağlıklı diyaloglarla oldu. Rektör hocamızın varlıklı insanların ayağına kaç sefer gittiğini bizzat ağzından duydum. Hala bazı iş adamlarının kapısını da çalmakta olduğunu söyledi. 
Fazla değil üç beş yıl içerisinde Anadolu’da ikinci bir Kayseri doğmuştur. Orası da Ağrı’dır. Kayserili iş adamları kentinin üniversitelerine sahip çıkarak nasıl yatırımlar yaptılarsa Ağrı’lı iş adamları da kentinin üniversitesine sahip çıkarak yatırım yapma yarışına girdi. Umarım bu heyecan ve yardımlaşma ruhu diğer kent üniversitelerine örnek olur.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.