Türkçe sözlükte iftira: “ Bir kimseye kasıtlı ve asılsız suç yükleme, kara çalma, bühtan.”
         İftira etmek: Bir suçu birinin üzerine atmak, kara çalmak, kara sürmek.
         Kuru iftira: Gerçekle hiçbir ilişiği, hiçbir dayanağı olmayan iftira.
         İftira eden kimseye müfteri yani karalamacı denir.
         İftiraya uğramak ise;  Kasıtlı ve asılsız suç yüklenmektir.
         Bu tanımlarda suçsuz ve günahsız bir insana kasıtlı ve amaçlı suç yükleme, kara çalma kısacası bühtan etme vardır.
         İftira iki kısımdır.
         Birincisi; insanın Allah’a iftira etmesi,
         İkincisi; bireyin bireye veya bir toplumun, grubun veya cemaatin bir diğerine iftira etmesidir.
         Allah’a iftira edenlerin durumunu araya girmeden doğrudan vermeyi uygun bulduğum için Kuran’dan bazı ayetleri aldım. Ayetlerde Allah’a iftira etmenin kötülüğü şöyle anlatılmaktadır:
      “Buna göre, artık, kendi yalanınızı (adeta) Allah'a isnat ederek öyle dilinize geldiği gibi yalan-yanlış “bu helaldir, şu haramdır” demeyin; çünkü haberiniz olsun, Allah'a yalan isnat edenler asla kurtuluşa erişemezler! 16/ 116
         “Üstelik bir yalanı Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir?
 Bunlar Rablerinin huzuruna arz olunacaklar, şahitler de şöyle diyecekler:
         "İşte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir". İyi bilin ki: Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir.” 11/18.
         “De ki: Allah'a iftira edenler elbette felah bulmazlar.”10/69.
         “Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir.” 6/140
         “De ki, "Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız". De ki, "Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah'a iftira mı ediyorsunuz?”10/59
         Toplumumuzda bugün, Allah rızası için iş yapmak yerine,  Allah adına iş yapmak anlayışı yaygınlaşmaktadır. Hemen her grup kendine bu anlayışı egemen kılarak, öteki diye nitelediği topluluğu iftirayla, yalan yanlış değerlendirmelerle saf dışı bırakma çabası içerisindedir. Kendi anladığı inancı, ideolojisi, partisi ve takımı en iyisi olduğu için kurtuluşa ermiş gözükmektedir!
         İnsanın insana iftirasına gelince; ya kendisi hatayı, suçu ve günahı işleyip bunu suçsuzun üzerine atmasıyla ya da ne kendisi ve ne de üzerine iftira atacağı kişi suç işlemediği halde,  suçsuz insana iftira atmasıyla olur. Her iki durumda da iftiracı, karalayıcı olunmuştur. 
         “Dünyada hiçbir şey başkalarının hakkından daha kutsal değildir” der Kant.  
         Ortada suç olmadığı halde bir kimseye ya da topluma iftira etmek hukuk ve ahlak açısından suçtur.
         Kuran bu durumu ne güzel ifade etmektedir:
         “Kim bir hata veya bir günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur. 4.112.
         İftira eden kişinin suçu mahkemede ispat edilemezse de, o kişi vicdan mahkemesinde suçsuz olmadığı gibi Tanrı katında hiç değildir.
         Hak ve hukukun bolca çiğnendiği toplumda öç, kin ve düşmanlık duyguları gelişir. İftira eden ayıplanmaz olur.
         Bir insanın ruhunu kıskançlık, fesatlık ve hasetlik kaplamışsa ve iradesine hükmedemiyorsa onun yapamayacağı kötülük yoktur.
Her ne kadar insandan tiksinerek ya da nefret ederek ondan uzaklaşsak da, kimin ne zaman, nerede, nasıl ve hangi şartlarda iftira edeceğini bilemeyiz.
         İnsana ve topluma karşı uyanık olmak gerek.
         Uyanıklık insandan uzaklaşmakla değil, onu iyi tanımakla olur. Bu da kişinin kendisi ve toplumu üzerine iyi düşünmesi ve tanımasıyla olur.
         Kuran,  Hz. Meryem ve Hz. Aişe’in iftiraya uğramış iffetli insanlar olduğunu belirtir.
         “ Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahrette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır. 24/23
         Bunların iffetli olduğuna Tanrı şahitlik etmiştir.
         İftiraya uğradığımıza ya da iftira ettiğimize kim şahitlik edecek?
         Bu dünyada içimizdeki Tanrı’nın sesi vicdanımız bize tanıklık etmektedir. Ahrette de yine kendimiz kendimize ve Tanrı bize şahitlik edecektir.
      Kendilerini günahsız, başkasını günahkâr görmek ve başkasının günahlarını sayıp dökmek bir melankolik hastalığıdır.   
       Kimsenin günahtan korunmuş olmadığını Hz. İsa, Zeytin Dağı vaazında şöyle belirtir:
         1- “İsa ise Zeytin Dağı’na gitti. 
         2- Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk Onun yanına geliyordu. O da oturup onlara öğretmeye başladı.
         3- Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, ‹‹Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı›› dediler. 
         4-5-‹‹Musa, Yasada bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?›› 
         6-Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı; Onu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu.
         7- Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve ‹‹İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!›› dedi. 
         8- Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. 
         9- Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. 
         10- İsa doğrulup ona, ‹‹Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?›› diye sordu. 
         11-  Kadın, ‹‹Hiçbiri, Efendim›› dedi. İsa, ‹‹Ben de seni yargılamıyorum›› dedi. ‹‹Git, artık bundan sonra günah işleme!›› Yuhanna İncili.
        
         Yine de bu dünyada az da olsa yaptıkları iftiraları itiraf eden Filozof Rıza Tevfik gibi vicdanının sesine boyun eğen ve vicdanını tanık tutan insanlar var.
         İtirafları onları masum yapmaz. Ahrette iftiralarının cezasını elbette bulacaklardır.
         Rıza Tevfik şiirinde Abdülhamit Han’a yaptıkları iftirayı şu cümlelerle itiraf eder:
      Sultan Abdülhamîd Hanın Ruhâniyetinden İstimdad:
      Nerdesin, şevketli Sultan Hamîd Han,
      Feryâdım varır mı bârgâhına?
      Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
      Şu nankör milletin bak günâhına!
 
      Târihler adını andığı zaman,
      Sana hak verecek, hey koca Sultan;
      Bizdik utanmadan iftirâ atan
      Asrın en siyâsî pâdişâhına.
 
      Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,
      Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz.
      Sâde deli değil edepsizmişiz,
      Tükürdük atalar kıblegâhına.
 
      Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fenâ,
      Bir sürü türedi, girdi meydâna.
      Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
      Yuh olsun bunların ham ervâhına…..
     
      Dün iftirasını itiraf eden Rıza Tevfik gibi bugün de, devlet büyüklerimize iftira ettiklerini itiraf edebilecek vicdanı pak insanları bekliyoruz.
       Umutsuzum!
      Çünkü geleneğimiz iftirayı itiraf etmek üzere değil, iftiraya devam etmek üzere kuruludur.
      Geçmiş seçimlerde olduğu gibi gelecek yıl yapılacak seçimlerde de atalarımıza ve yaşayanlara ne iftiralar edildiğini işiteceğiz!
      İftira, korunması en zor ve en yakıcı silahtır. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.