İnsan doğunca seviniriz, büyüdükçe mutlu olur mürüvvetini görmek isteriz. Artık onun başarıları sevinç kaynağımızdır. Evlendirir torun sahibi olmaya başlarız. Derken er veya geç tek hakikat olan ölüm gerçeğiyle yüz yüze geliriz.
Ölüm olanca acılığıyla sinelerimize iner, sesli veya sessiz ağlarız, göz yaşlarımıza mendiller bile kifayet etmez olur.
Bütün bu sosyal olaylar yaşanırken en zor anlarımızdır. Etrafımızda eş, dost, arkadaş ve aile efradını görürüz.
Ölüm haberiyle birlikte insanlar hızla harekete başlamış, yapılması gerekenleri yaparken, cenaze sahibine yerinde oturup gelen misafirlerini karşılamak ve camiye gidip namaz kılmak sonrasında ise mezarlığa giderek defin işine eşlik etmek kalır.
Bütün bunlar saatler içinde olur ve cenaze toprağa verildikten sonra evin önünde hocanın yaptığı dua ve peşine yapılan taziye ve insanların ağızlarından çıkan ilahi mesaj:
El Hükmü Lillah (Hüküm Allahındır) bütün sıkıntıların dinmesi için ifade edilip tek gerçeğin ilan edilmesidir. Öyle ya "veren o, alan o, bir kararda kılan o" dur.
Sonra evde oturma başlayınca 3-4 gün süresince vakit gözetmeksizin vefat haberini duyan, işiten herkesin dost -düşman ayırt etmeksizin cenaze evinde taziye vermeleri başlar.
Hatimler indirilir, sureler okunur, aşırlar dinleyenlerin kulaklarında beyinlerinde derin izler bırakır. Sonrasında okunan Fatiha süresi ve teselli babında söylenen sözler.
Musallada başlayan dualar, mezarlıkta devam eder, cenaze evinde muhteşem bir sosyo-kültürel etkiye dönüşür. Artık cenaze sahibinin acısı hafiflemiş "yaratana" sığınmaktadır. Hamd Alemlerin Rabbı olan Allah'adır derken ebedi bir gerçeği vurgulamak ister.
 Derken aradan aylar geçer Kurban veya Ramazan bayramı gelir. Yas evi yeniden insanların akınına uğrar. Okunan Fatihalar, Yasinler Allaha açılan eller. Yapılan dualar ve ilahi hakikatin yeniden hatırlatılması..
Elbette dinde ilk bayram olayı yoktur. Fakat Erzurum da bu gelenek o kadar yerleşmiştir ki örfleşmiş, adet haline gelmiş tam bir kültürel faaliyete dönüşmüştür.
Nedeni acılı ailenin acısına ortak olmak, küs olanların barışmasını sağlamak, komşuluk  ilişkilerinin en üst düzeye çıkmasına sebep olmak, yiyecek ve içeceklerin karşılıksız paylaşılmasını temin etmek ve ortamı kültürel harmana dönüştürmektir.
Senelerce birbirini görmeyen insanların karşılaştığı ve hal hatır sorduğu, cenaze sahibinin dertlerine ortak olunduğu, gönülden bağların kurulduğu,  geleneğin yaşatılması gerçekten elzemdir.
Bayramlarda yas evine yapılan ziyaretler, uzaklardan ilk bayram diye gelen eş, dost ve akrabaların kaynaşması bunun ötesi "Sıla-i Rahim" olayının gerçekleşmesi sosyo kültürel bir değer olarak kucaklayıcı olmaktadır.
Bu nedenle Erzurum'a has olan bu geleneğin artarak devam etmesi benim son günlerde yaşadığım gerçeğin teyyidinden başka bir şey değildir.
Unutmayalım ki Düğünler ve Cenazeler insanla olan şeylerdir.
Unutmayalım ki acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Bu sosyo-kültürel kuralı asla ihmal etmeyelim.
Sağlıcakla kalın.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.