"Ben de bugün aranızda ve ben de doğduğum topraklardayım.
Ve emin olun çok yoğun bir duygu yumağı içindeyim.
Dünden beri bu mübarek şehrin, bu serhat kalesi Erzurum'un sokaklarını dolaştım.
Çember çevirdiğim, bilye oynadığım yerleri gezdim.
Liseme gittim, sıramda oturdum ve kara tahtaya dokunarak nostaljik anlar yaşadım."
Yukarıdaki satırlar, Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Demir Budak'a ait.
Bu cümleleri Atatürk Üniversitesi tarafından bilim adamı, büyükelçiOrhan Güvenen'e verilen fahri doktora unvanı töreninde söyledi.
İyi ki Rektör Prof. Dr. Hikmet Koçak konuşma yapması için Demir Budak'a ısrar etti.
Böylece hem onu yakından tanıma olanağı bulduk, hem de yaşadığı duygu yoğunluğuna tanık olduk.
İlk kez sürpriz bir şekilde karşılaştığım Demir Budak’ı aslında benHasankale’den tanıyordum.
Babası Avukat Reşat Budak, diğer kardeşleri Aytaç, Kadriye, ikizler Hasan ve Hüseyin Budak unutamadığım isimlerdi. 
O toplantıda İstanbul Üniversitesinin ünlü cerrahı Budak'ın söyledikleri yukarıda yazılanlarla sınırlı değil.
Orhan Güvenen ile "Birlikte Erzurum'u yaşıyoruz" diyen Demir Budak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erzurum'u ancak Erzurumlular anlar.
Burada olmasak ırakta da olsak yüreğimiz hep Erzurum için çarpar.
Erzurum'daki iyilikler, oradan gelecek güzel sesler, nefesler bizi coşkulandırır sevindirir."
 
50 YIL ÖNCEKİ KOMŞUNUN VERDİĞİ ŞİİR
Atatürk Üniversitesi'nin 1957 yılında kuruluş törenleri sırasında lise birinci sınıf öğrencisi olan Budak, konuşma yaptığı günün sabahı evlerinin bulunduğu mahalleye gidiyor.
Güvenen için düzenlenen törende Prof. Dr. Budak'ın anlattığına göre, mahallede 50 yıl önceki komşularından birine rastlıyor.
Komşusu Budak'ı evine konuk ediyor.
Sohbet sırasında komşu, Muhdes Fırat'ın ünlü şiirinden söz etmekle kalmaz, dizeleri yazar ve Demir Budak’ın eline tutuşturur.
Budak da yukarıya aktardığım konuşmanın ardından o şiiri okudu.  
Hem de çok duygulu biçimde ve çok güzel vurgular yaparak.
Dizeler sona erdiğinde öğretim üyeleri, öğrenciler, vatandaşlar alkışlarla salonu adeta inletti.
Bilmeyenler ve duymayanlar için Muhdes Fırat'ın o ünlü şiirini sizlerle paylaşmak isterim:
 
 SENE GURBAN OLİM
Ey güzel hemşerim, canım ciğerim.
Arkadaşım, emmim, dayım, yegenim.
Sene candan selam, gönülden hörmet
Sen içimdeki gurbet, yüreğimdeki hasret
Sene gurban olim, ögünde ölim,
Seslirem ya gah gel, ya da ben gelim.
+ + +
Eller bana 'beg efendi' demiş, e nedim
Senin ‘ola’ deyişini istirem
Sen bir yanda ben bir yanda, eğ değil
Birarada olağ diye seslirem
Sene gurban olim, ögünde ölim,
Seslirem ya gah gel, ya da ben gelim.
+ + +
 
Arafat'ta mucize ameliyat yaptı, hayat kurtardı
Hemşerimiz Prof. Dr. Demir Budak'tan söz ederken, onunla ilgili 8 yıl önce Hürriyet Gazetesi yazarı, üstat Vahap Munyar'ın kaleme aldığı'ameliyat mucizesi'ni anlatmamak olmaz.
O dönem İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi olan Prof. Dr. Demir Budak'ın Arafat'ta yaptığı zorunlu ameliyat şöyle olur:
Demir Budak, Arafat'ta dua ederken, yanına nefes nefese bir turizm şirketinin yetkilisi gelir:
-Hocam yetiş, bir hacımız neredeyse ölüyor.
Prof. Budak, hemen hastanın yanına gider ve kontrol eder:
-Acilen en yakın hastaneye götürün. İltihaptan kaynaklanan septik şok yaşıyor. Müdahale edilmezse hayati riski var.
Hasta en yakın hastaneye götürülür, ama turizm şirketi yetkilisi soluğu yine Prof. Demir Budak'ın yanında alır:
-Hastanede müdahale edecek ekip yok.
Bu kez "Hastaya hemen müdahale etmeliyim" diyen Prof. Dr.Budak, hastaneye koşar.
Hastanede Mısırlı genç bir doktor karşılar ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:
- Narkoz malzemesi var mı?
- Hayır.
- Ameliyatta kullanabileceğimiz ne malzemeniz var?
- Alkol, penset, makas, pamuklu gaz, bir de sizin elinize biraz küçük gelebilecek eldiven var.
Hasta 150 kilo ağırlığında, apış arasında kavun büyüklüğünde iltihap oluşmuş ve bu yüzden hayati tehlikesi söz konusudur.
Deneyimli cerrah Budak, kolları sıvar ve hastaya der ki:
- İhramın ucunu dişlerinin arasına al, acıya dayanmaya çalış. Başka çaremiz yok.
Makasla iltihaplı bölgeyi açar, yarım eldivenli elini daldırır temizlik yapar.
Operasyonu bitirince de hastaya der ki:
- Ameliyat ipliği de yok, yarayı açık bırakacağım.
Ancak, mucize ameliyattan çıkan hasta iki saat sonra Arafat'tadır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
hasan bakır 2014-04-26 13:01:36

çok kıymetli yazarım: sizin makalede çok etkileyici olmuş okurken duygulandım. belki benimde hasankaleli oluşum,dandır.. size tşkk ederim.kaleminize gönlünüze saglik dileklerimlee

Avatar
fizo baba 2014-04-25 11:03:25

ben de bugün aranızda ve ben de doğduğum topraklardayım.
ve emin olun çok yoğun bir duygu yumağı içindeyim.
dünden beri bu mübarek şehrin, bu serhat kalesi erzurum'un sokaklarını dolaştım.
çember çevirdiğim, bilye oynadığım yerleri gezdim.
liseme gittim, sıramda oturdum ve kara tahtaya dokunarak nostaljik anlar yaşadım."
yukarıdaki satırlar, yeni yüzyıl üniversitesi tıp fakültesi dekanı prof. dr. demir budak'a ait,
sayın hemşerim,övünç kaynağımız,o yaşadığın yıllar artık mazide, ben de şunu söylemek istiyorum, eski erzurumu,o babalarımızın ,dedelerimizin dönemindeki yıllarda yaşıyanların elini,ayağını öpeyim. onlara çok ama çok hasret kaldık...
saygılarımla.