Size sorulsa ki:
- Erzurum’da geçim kaynağı nedir veyahut şehir ekonomisinin temel dinamikleri nelerdir?
Nasıl bir yanıt verirdiniz?
Tarım mı derdiniz, hayvancılık mı? Ya da ne bilelim imalat sektörü diye mi cevaplardınız bu soruyu yoksa hizmet sektörü diye mi?
Kuşkusuz, saydığımız bu sektörlerin her birisinin kent ekonomisinin şekil almasında azımsanamayacak ölçüde bir payı var.
Ama illa da bir sektör var ki; deyim yerindeyse şehir için can damarı niteliğindedir.
İnşaat!
Evet, inşaat sektörü.
Hani, ismini duyduğumuz an itibariyle zihnimizdeki ilk çağrışımı, yapım aşamasındaki binalar olur ya, o işte… 
Öyle ya, adı üstünde; inşaat!  
Nedir ki yani?
Bildiğimiz beton, üç-beş parça kiremit ve birkaç metre demirden ibaret sonuçta.
Değil mi?
Değil işte!
İnşaat, öyle geniş ve öyle kapsamlı bir sektördür ki; her biri kendi içerisinde uzmanlık ve tecrübe gerektiren onlarca iş kolu için ekmek niteliğindedir.
Kolay değil!
Bu sektörden kumcusu kazanır, çakılcısı kazanır, taşçısı kazanır. Kapıcısı, demircisi, sıvacısı, duvarcısı, boyacısı, marangozu, döşemesi, mobilyası, kartoncusu, camcısı, çivicisi, nakliyesi, mazotçusu kazanır. Çimentosu, kireci, suyu, elektriği, fayansı, ampulü ve lambası derken işin içine o kadar çok iş girer ki; cümle âlem ekmeğini işte bu kapıdan yer. Rakama dökmeye kalkışsak bu iş kollarını, ucu döner dolaşır yediğimiz lokmaya bile dayanır emin olun.
İşte böyle bir sektördür inşaat.
Hadi bir de bu sektörü Erzurum özelinde ele almaya kalkışın bakalım, ne oluyor?
Ne mi, oluyor?
Olacağı şu: İnşaat sektörü yatarsa, Erzurum yan yatar.
Bu kadar basit işte.
 
 
İNŞAAT SEKTÖRÜ YA DA TOK UYUMAK…
Meslektaşlarımız iyi bilir.
Her yıl bahar aylarının vazgeçilmez haber mevzularındandır inşaat sektörü.
Ve hep şu başlıklar atılır:
İnşaat sektörü bu yıl erken canlandı” diye.  
Güze doğru atılan sezon sonu başlıkları vardır bir de:
Kar yağmadı, inşaat sektörü bayram etti
Neden?
İnşaat sektörü Erzurum’un ekmek kapısı da, ondan! Bu kapıdan eciğinden cücüğüne varıncaya kadar cümle Erzurum geçiniyor da, ondan!
İşte bu yüzdendir ki; sezonun erken açılması ne denli önemliyse Erzurum için, geç kapanması da, bir o kadar hayati değerdedir.
Hatırlarsınız.
Türkiye İstatistik Kurumu, inşaat sektörüyle ilgili olarak birtakım veriler açıkladı geçtiğimiz günlerde.
Özetle diyordu ki TÜİK:
Erzurum, inşaat sektöründe cazibe merkezi haline geldi
Ne güzel, değil mi?
Erzurum’un inşaat sektörü bakımından cazibe kazanması ne demek, biliyor musunuz?
Şöyle izah edelim:
Yukarıda belki de üçte birlik kısmını sayabildiğimiz o iş kollarının tekmilinin birden abad olması demek. Bu iş kollarından ekmek yiyenlerin sayısının katlanması, sokaklarda işsiz gezenlerin azalması ve babaları evlerine ekmek götürmeye başladığı için onlarca yavrunun tok uyuması demek.
Misal:
Gidin bir bakın bakalım Gürcükapı’ya!
Örülecek duvar bulamadığı için kahve köşelerinde iş bekleyen onlarca ustayı bir çırpıda nasıl da toplayıveriyorsunuz etrafınıza.
Ya da dilerseniz Erzincankapı’daki kahvehanelere bir uğrayın! Seslenin bakalım ki, 5 dakikada kaç tane sıhhi tesisat ustası gelecek yanınıza.
Onlarcası.
Peki, ya Gürcükapı Camii’nin bahçesi?
Hiç merak edeniniz oldu mu, koca koca adamlar o bahçede saatlerce neyi bekliyor, diye?
Biz söyleyelim:
İş bekliyorlar, iş!
Herhangi bir inşaat için amele lazım olabilir diye, güneşin alnında nokta nöbeti tutuyor o garipler, biliyor musunuz?
Evdeki balaları ekmek yesinler diye.
Ocaklarında sıcak bir tas aş pişsin diye.
Görüyor musunuz, bu sektör işte böyle bir sektör. Bu sektör, Erzurum için baba bir sektör.
 
HA YATIRIMCI HA İNŞAATÇI…
Peki, hal böyle olunca, Erzurum’a düşen sorumluluk ne olmalıdır sizce?
Çok basit.
İnşaat sektörüne kucak açmak, sahip çıkmak ve gerekiyorsa yasal birtakım düzenlemelerle teşvik etmek!
Evet, bu doğru!
Teşvik etmek.
Şöyle ki;
Hali hazırda, devlet Erzurum’a ya da bölgenin diğer illerine yatırım yapanları teşvik etmiyor mu?
Ediyor.
Ne yapıyor peki?
Vergi indirimi uyguluyor, stopaj ayrıcalığı tanıyor, bedelsiz arsa veriyor; “ucuz enerji” diyor, hibe kredi veriyor, faizsiz ya da çok düşük faizli mali kaynak sağlıyor.
Hâsılı kelam, yatırımcının yolunu açıyor da, açıyor.
Sebep?
Yatırım yapsınlar da, ekmek yedirsinler diye. Ekmek yedirsinler de, işsizliği azaltsınlar diye. İşsizliği azaltsınlar da, şehir kalkınsın diye. Şehir kalkınsın da, bölgeler ve nihayetinde ülke büyüsün diye.
Gerekçesi bu kadar basit işte!
Şimdi, dönelim en başa!
Erzurum’a yapılan herhangi bir yatırım, ahaliye ekmek yediriyor da, inşaat sektöründe çalışan binlerce insan ne yiyor?
Pasta mı?
Erzurum’a yapılan herhangi bir yatırım, insanlara iş imkanı sağlıyor da, inşaat sektörü ne yapıyor?
Yoksa ameleyi ve ustayı köle olarak mı kullanıyor?
Devam edelim!
Erzurum’a yapılan herhangi bir yatırım, şehrin kalkınmasına hizmet ediyor da, inşaat sektörü kalkınmayı mı önlüyor, söyler misiniz ne yapıyor?
Erzurum’a yapılan herhangi bir yatırım, bölgenin ve dolayısıyla ülkenin gelişmesine pozitif katkı sunuyor da, inşaat sektörü tam tersini mi yapıyor?
Hiçbir farkı yok, değil mi?
Yok, evet.
Öyleyse!
İnşaat sektörü bu şehir için bir velinimettir, vesselam.
Dolayısıyla.
Ali’sine de, Vali’sine de, Veli’sine ve Deli’sine de, bu sektöre destek olmak düşer.
Aksi halde, bu işlerin vebali cümlemizin boynunadır.
Bu da, böyle biline! 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.