Değerli okurlarım Ankara İlahiyat Fakültesi hocalarının duayeni (aksakallısı/en kıdemlilerinden) olan emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Atay, Kuran Üzerine Araştırmalar adlı 1993-1995 yılları arasında yayınlanan bir dizi eserlerinde uzun uzadıya ele aldığı konuları “Düzeltilmesi Gereken Fıkıh Hükümleri” başlığı altında 46 maddede maddeleştirmiş. Hocanın maddeleştirdiği konuları zaman zaman derslerimde öğrencilerimle paylaşıyorum.
Bu maddeleri sizlerle de paylaşmak istedim. 16 maddeyi geçen haftaki yazımda sizlerle paylaşmıştım. Bu maddeler gibi binlerce konular İlahiyat Fakültelerinde Fıkıh (Hukuk) derslerinde tartışılıyor. Kitaplarında, makalelerinde bu maddeler gibi yüzlerce konuları ele alan hoca, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan değerli hocalarımızın hocasıdır. Bu konu benim saham değil, ben sadece elçilik yapıyorum. Bu maddeleri anayasa maddeleri gibi madde kabul etmeyelim. Bindiği otomobilinden kullandığı cebindeki telefonuna kadar modelini değiştirmeyi düşünen insanımız bu konularda neden düşünce farklılığına ve yeni düşüncelere kapalı davranıyor gerçekten araştırılmaya değer bir konudur. Kütüphanelerimizi hınça hınç dolduran eski ve yeni bilginlerin kitaplarındaki konuları tartışan ve bu tartışmaları da kendi insanıyla da paylaşmak isteyen hocalarımıza şükran duymalıyız. İlimde ve teknolojideki her gelişme hoşumuza gidiyor. Takdir duygularımızı en üst düzeyde kullanıyoruz. İş, ilahiyat sahasına gelince bu takdir duygularımızı değil, nefret derecesine varan duygularımızı öne çıkartıyor, hatta zaman zaman Müslüman’a yakışmayan bir tutum içerisinde saldırganlaşıyoruz.
Avrupalılar son iki yüz yılda İslam Dünyasını sömürgeleştirirken önce İslam’ı araştırmaya başladılar. “İslam”, “Şark” ya da “Doğu” Araştırmaları Enstitüsü adıyla araştırma merkezleri kurdular. Bugün bu enstitüler faaliyettedir. Bizi iyi tanıdılar. Halende tanımaya devam ediyorlar. Sekiz komşumuz var: üçü Müslüman, beşi Hıristiyan. Ne acıdır ki, üç komşumuz Müslüman ülke ile çektiğimiz sıkıntılar arşa ulaştı. Bunun nedenini düşünmeyelim mi?
Bizim gelişmemizin önüne koyulan 200 yıllık sloganlar:
“Din elden gidiyor.”
“Gâvur icadı.”
“Sizi gâvur yapacaklar.”
Osmanlının parçalanmasına ön ayak olan Osmanlı Müslüman (Arap) vatandaşların öne sürdüğü öncelikli talepler, dini taleplerdi. Avrupalılar, Araplara :“Türkler sizi gâvur yaptı, dininizi bozdular, dininiz elden gidiyor.” dediler. Müslüman olan vatandaşların çıkarttığı son dönem Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki isyanların hemen hepsinin temeli: “Din elden gidiyor.”, “Gâvur mu olacaksınız!” düşüncesine dayanmaktadır. İsyan kime? Devlete. Gaflet ve ihanet içerisinde çıkartılan isyanlarda, isyancıların öldürdükleri devlet değil, kendi evlatlarıydı. Kur’an ifadesiyle insan ne gafil ve ne zalim bir varlık.
 
Avrupalılar, Gayrı Müslim Osmanlı vatandaşlarını da ayartarak onlara eşitlik, hürriyet taleplerini öne sürdürdüler. Talepleri kabul edildi. Yetti mi? Hayır. Yetmedi. Osmanlıyı yıkacağız yeni devlet kuracağız dedirttiler. Ne uğruna; sizin yokluğunuz ya da yok edilişiniz uğruna dediler. 1000 yılı aşkın bir süreden beri aynı devlette kapı komşu ve vatandaş olarak yaşadık. Biz, siz yoktu. Devlet, hem sizin hem de bizimdi. Yani hepimizindi. Biz, sizin yokluğunuz ya da yok edilişiniz üzerine devlet kurmadık. Tam aksi, varız dediyseniz ve varlığınızı sürdürdüyseniz, bu Türkün kurduğu devletler sayesinde oldu. Osmanlı nüfusunun %35 Gayri Müslim’di. Eğer sizin gibi düşünseydik sizin varlığınızdan söz edilemezdi. Endülüs’te /İspanya da Müslümanların yok edilişleri gibi. Nihayet Avrupalı muradına erdi. Koskoca Devleti Aliyye yıkılarak sömürgeleştirildi.
Devlet, filozof, sanatçı ve bilim insanlarımız 200 yıllık bir süredir bu sloganların ağırlığı içerisinde Müslüman topluma seslenmekteler. Çağın nimetlerinden yaralanması için çalışıp çaba gösteren hangi devlet adamımız, hangi hükümet başkanımız hangi bilim insanımız, ya da mütefekkirimiz ve sanatçımız kendini “gâvur” lakabını yemeden kurtarabildi. II. Mahmut’tan başlayarak Osmanlının son dönem padişahlarının hemen hepsi “gâvur” lakaplı padişahtı. Avrupalının bize hediye ettiği ve bizim dört elle sarıldığımız bu sloganlar onların ne kadar işine geldi.
Körü körüne peşine takıldığımız ideolojilerin ürettiği sloganları da çok kullandık. İdeolojiler uğruna nice gençlerimiz sloganların kurbanı oldu. Hala da gençlerimizin kurban edilmesi istenmektedir.
Suçlu kim? Biziz. Niye başkasını suçlayalım ki. Kendi cehaletimize, aymazlığımıza ağlayalım. Neyse.
Konumuza gerisin geri dönerek kalan maddeleri yazmaya devam edelim.
1- Kadın eğe kemiğinden yaratılmamıştır.
2- Kur’an’da erkek kadından daha erdemli değildir.
3- İslam’ın din bilgisi kaynağı akıl ve Kur’an’dır.
4- İslam’ın şartı beş değildir, Kur’an’ın bütün emirleri İslam’ın şartıdır.
5- Hz. İsa ölmüştür; tekrar gelmeyecektir.
6- İslam’da mehdi inancı yoktur.
7- İslam inancında deccal yoktur. Ama her ulusu kötü duruma düşüren fasık, facir, deccallar çıkabilir.
8- Farz namazlarını kazası yoktur, tövbesi vardır.
9- Kur’an’da boşanmanın tek nedeni geçimsizliktir.
10- Kur’an’da idare sistemi danışma (şura)dır.
11- Kur’an’da hırsızın elini kesmek, hırsızlığı önlemek anlamındadır.
12- Boşanmada iki şahit şarttır; nikâhta olduğu gibi.
13- Kadın güvende olduğu sürece, yalnız başına seyahat etmesi caizdir.
14- Kur’an’da nesih yoktur.
15- Tövbe kefaretten daha büyük cezadır.
16- Teheccüd namazı yoktur, Kur’an okumak vardır.
Aklıselim, vicdanı selim ve zevki selimizle yolumuza devam edelim.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.