İnsanoğlunun iki referansı güler yüzü ve güzel sözüdür. Acı, ağır, ağdalı, sinirli, bağıran, aşağılayan, insanlara dünyalarını kararttıran bir diliniz ve sözünüz yoksa hem siz hem çevrenizdekiler mutludurlar!
Cennet güler yüzlü ve şirin sözlülerin olması gerekir; ben öyle düşünüyorum!
Dünya nedir; kime kalmış, kime kalacak ki?
İnsanlar yeteri kadar bölünmüş, parçalanmış, ayrılmışlar; bana göre ikiye ayrılmalı, güler yüzlü –şirin dilliler ve diğerleri. Bir başkası bir başka gruba ayırmış insanları; sadece iyi ve kötü insanlar diye! İyi insanlar zaten dikkat edin güler yüzlü, iyiliksever, başkalarına kötülük edemeyecek kadar merhametli! Kötü insanların dilleri, yüzleri içlerinin aynası; kapkara!
Ha bir de iş üretmeyip başkalarının yürüyen işlerini sabote etmek için çalışan insanlar var!
Belki de Avlarlı Efe bunları kast ediyordu; “sözleri dost, özleri düşman”dan bıkıp usanmıştı ya hani!
Bir de durmadan helallik isterler ya? Benden istendiğinde şöyle diyorum: “Benim hakkımda açıkça yapıp benim bildiğim kısımlardan helal ediyorum; ama bilmediklerimden elbette etmiyorum”. Bir moda girdi ya içimize; ölüden helallik almak! Biz ölüye hakkımızı helal ediyoruz da o bize helal ediyor mu? Ve gittiği yerde gizler faş olduğunda büyük hesap gününde helalleşmek işi buradaki kadar basit ve yüzeysel ve sözlerle olmayacak herhalde!
En büyük korkum öldüğümde arkamdan birilerinin benden razı olmaması!
Düşünebiliyor musunuz; ölüyorsunuz arkanızdan parayla bile tutsalar ağlayıcılar ağlayamıyor?
Geçende birisinin öldüğünü söylediler, galiba bir sosyal dernekteydim; rahmet okudum haliyle! Bana bir kızdılar ki; şaşırdım; bana ölen insanın hayatında bir sürü insana zarar verdiğini, yolunu kestiğini, haraç aldığını, dövdüğünü ya da almaya çalıştığını söylediler. Şiddet hayatının çizgisi olmuş! Ölmüştü; eminim çoluk çocuğu bile sevinmiştir!
Ne acı!
Bir insan kendisini bu hale getirebilmek için ne kadar çok çaba harcamak zorunda!
Yemin ediyorum; kötü insan olmak iyi insan olmaya çalışmaktan daha çok çaba gerektiriyor!
Hem hayatını, hem inancı varsa ahretini zehir ediyor! Bu dünyada insanları mutlu etmeyenlerin, ahrette mutlu olabileceklerini acaba düşünen var mıdır?
Hep ve her zaman biz haklı olabilir miyiz; mümkün müdür? Hangi adalet anlayışına, hangi bilgiye, kime göre haklıyız? Mazlumun gözyaşı ve ahı’nda kim mutlu olabilir ki?
Ne mutlu o insana ki öldüğünde duyan tanıdıkları en azından bir iyi hatırasından bahsederler, bir Fatiha okurlar, iki dakikalığına bile olsa üzülürler!
Ne mutlu o insana ki; dünyada güzel bir ses bırakabilmiştir.
Bir ara hep iletişim ve bilgiyi suçladım! İletişimi bilmiyoruz. Çünkü Geştalt demişti ki; “Kavga edenler dinlemezler, dinleyenler kavga etmezler”.
Geştalt; manyaklıktan söz etmemiş! Bazı beyinlerin farklı yapılarından söz etmemişti.
Bir sürü psikiyatri kitabı çocukluktan söz ediyor!
Her şey çocuklukla izah edilemese de; önemli bir pay var.
Çocuklukta bilginin kapı aralayamadığı evlerde kâbuslar ve karanlıklarda ruhlar şekilleniyor!
Ne iletişimi; iletişim mümkün mü? Ki iletişim bilimi okutulan fakültesinde ustaları arasında bile iletişim yok; avam arasında nasıl olsun?
Keşke biraz nezaket, biraz bilgi olsa, ona da razıyız!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.