Ülkemiz genelinde toplumumuza siyaseten yaygınlaşmış bir hastalık bulunmaktadır. Bu hastalığın ismi ne diye sorulacak olursa tıbben cevap verilemez fakat sosyal ilimler düzeyinde bu durumun tarifi yapılabilir.
Şöyle ki insanımız devlet tarafından yapılan hizmetlerin muhakkak suretle kişisel faydasını tatmin etmesi gerektiğine inanmaktadır. Aslına bakılırsa rasyonel-akılcı bir varlık olan insan için bu durum normaldir. Fakat unutulmaması gereken bir şey daha vardır ki o da “birlikte” yaşadığımız gerçeğidir.
Bu gerçeği fark etmek için ise kişisel ihtiyaçlar ile toplumun ihtiyaçları arasında ki farkın nelerden oluştuğunu bilmek gerekir.
Bu farklar için bir ayrım yapıldığında aşağıdaki sıralama ortaya çıkmaktadır;
•             Bireysel ihtiyaçların karşılanmasında bireylerin o mala veya hizmete ilişkin taleplerinin rol oynadığı görülür. Yani pazar ekonomisinde veya diğer bir deyimle özel ekonomide talep edilmeyen mal üretilmez. Ancak “toplumsal” ihtiyaçların tespitinde ise kamu makamları ön plana çıkar ve nihayetinde bu durum siyasal bir özelliğe bürünür. Buna göre girişimciler talebi karşılarken kamu hizmetlerini ise kamu görevlileri üstlenir.
•             Toplumun ihtiyaçlar kamu yararı gözetilerek üretildiğinden ‘kar’ amaç değildir. Kişisel ihtiyaçların giderilmesinde ise kişilerin elde edecekleri rant, kar, fayda önemlidir.
•             Bireysel ihtiyaçlarda kimse piyasaya arz edilen mal ve hizmetleri satın alma mecburiyetinde bulunmamaktadır. Fakat kamu hizmetlerinde ise bir kamusal mal üretildiğinde ondan kimseyi dışlamanız mümkün değildir. Örneğin askeri savunma hizmeti verilirken bir kimse vergi ödemedi diye onu dışarıdan gelecek saldırılara karşı ayırmak olanaksızdır.
•             Kişisel ihtiyaçlarda mal ve hizmetlerin miktarını kişinin gelir düzeyi belirler. Ancak kamu hizmetlerinden yararlanma ile yapılan fedakarlık arasında ise doğrudan bir ilişki yoktur. Yani toplumdan bir kişi “ben daha fazla vergi ödüyorum, polis beni daha fazla korumalıdır” diyemez. Herkes eşit miktarda yararlanmak durumundadır.
•             Kişisel ihtiyaçlarda mal ve hizmetler maliyet ve hesaplanan karlar sonucu oluşan fiyata dayanır. Toplumsal ihtiyaçlarda ise birim maliyet bulunmaz.
•             Bireysel ihtiyaçları ikame malları çeşitli olabilir. Kişilerin zevkleri ve gelir düzeylerine göre bu çeşitlilikler artabilir. Toplumsa ihtiyaçlarda ise kişileri gelirleri ve zevklerine göre ayırıp hizmet yapmak olmaz. Kamu hizmetinden herkes aynı biçim ve ölçüde yararlanır.
•             Kişisel ihtiyaçlar kişilerin araçlarına göre finanse edilir. Toplumsal ihtiyaçlarda ise özel mali araçlar örneğin vergi, harç, resim gibi finansman yöntemleri geliştirilmiştir.
Bakıldığında ekonomi literatüründe daha fazla farklılıklar ortaya çıkarıldığı görülecektir. Ancak burada dikkat etmek gerekir ki insanlar kişisel ihtiyaçlarını karşılarken acaba kamusal hizmetlerden mi faydalanmaktadırlar?
Eğer insanlar kişisel ihtiyaçları için toplumun oluşturduğu siyasi teşkilat olan devleti kullanıyorlarsa bu şunu ifade etmektedir “o devlet ve toplumda büyük haksızlıklar ve yolsuzluklar bulunmaktadır”.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.