Türkiye’de A Milli Takım denince akan sular durur… Futbol, basketbol, Voleybol, hentbol, güreş ya da diğer sporlar hiç fark etmez.
Göğsünde Ay-yıldızı taşıyan bütün takımlar ve ferdi sporcular bizim başımızın tacıdır.
Özellikle de Türk Milleti olarak A Milli Futbol Takımımızı canımızdan bir parça sayarız. Onunla sevinir onunda üzülürüz.
2003 Dünya Kupası’nda dökmedi mi bizleri sokağa A Milli takımımız.
Coşmadık mı 2008’de Millilerimizle…
Evet!...Hem sevindiğimiz hem üzüldüğümüz A Milli Futbol Takımımız, bir mucizeyi gerçekleştirerek, Selçuk İnan’ın İzlanda’ya attığı muhteşem frikik golü ile almıştı Konya’da 2016 Fransa biletini…
İşte o günden sonra çok umutlanmıştık, Ay-yıldızlı ekibimiz ve İmparatorumuz Fatih Terim’den…
Bu umutla gitmiştik Fransa’ya…
Grup zordu, çetindi ve hatta ölüm grubu diye adlandırılıyordu.
İşte bu atmosferde çıktı Ay-yıldızlı ekibimiz Avrupa Arenası’na…
İlk sınav futboldaki belalımız Hırvatlardı.
2008’de yerle bir ettiğimiz, 2012’e de elendiğimiz Hırvatlar’dan, şok bir yenilgi alarak başladık, Fransa 2016’ya…
İşte ne olduysa bundan sonra oldu,  olumsuz eleştiriler ardı arkasına geliyordu.
Ozan Tufa’nın saçıyla oynamasından tutunda Çek Cumhuriyeti maçının yıldızı kaleci Volkan Babacan’ın hazır olmayışına kadar her şey acımasızca eleştirildi.
Zaten sosyal medya iletini hiç hesaba katmamak gerekir.
Sosyal medyadaki linç girişimlerinin ardı arkası kesilmiyordu.
Tabi, benimde dünyadaki en çok beğendiğim takımlardan biri olan İspanya’dan aldığımız ağır yenilgi, olumsuz eleştirilerin dozunu artırırken, hakarete varan tepkiler vardı İmparator Fatih Terim ve talebeleri için…
Sonra dört günde toparlanan A Milli Futbol Takımımız, Çek Cumhuriyeti’ni net bir skorla 2-0 mağlup etti.
Tribünler futbolcularla gurur duydu.
Tabi ekran başındaki bizler de gurur duyduk, coşku yaşadık bu galibiyetle.
Dört gün önce yaşanan olumsuzluklar son bulmuştu.
Türkiye’nin tek uluslararası markası olan Barcelonalı Arda Turan’da aynen dört gün önce eleştiri oklarının hedefi olurken, bu kez ayakta alkışlanıyordu.
Gerçi, hakaret ve küfür dolu eleştirileri bir kenara bırakırsak,  dört gün önce eleştirdiğimiz futbolcuyu dört gün sonra alkışladık.
Bunlar futbolun doğasında var.
Hemen hemen dünyanın her yerinde bu böyle, maç kazanırsan, puan alırsan alkışlanırsın, aksi halde eliştirilirsin, çünkü sen ekmeyini profesyonel futbolculuktan kazanıyorsun, eleştiriye de açık olacaksın.
Buna itirazımız yok, yeter ki, belden aşağı vurulmasın.
Evet!...Belden aşağı eleştirilen isimlerden biri de Teknik Direktör Fatih Terim oldu.
O’da bizim gibi etten kemikten yaratılmış biri, ona yapılan  olumsuz eleştirilerin bir çoğu yanlış, bunu da kabul ediyoruz.
Ama Fatih Hoca’nın yanlışa karşı yanlışla cevap vermesi çok haksız…
Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli futbol değerlerinden biri olan Terim’in, hem de devletin kuruluşu TRT’ye karşı takındığı tavrı, doğru bulmuyorum.
Fatih Hoca, kendisine yeni bir savaş cepheleri açmak yerine, ülkemizin sahadaki teknik patronu olarak daha barışçıl olmak zorunda…
Çünkü ülkemizin her türlü konularda zor günler geçirdiği bu ortamda birlik beraberliğe daha çok ihtiyacımız var.
Çünkü devletimizin kuruluşu TRT’de bizim ortak değerimiz.
İmparator Fatih Terim’de…
Küslükler ve inatlaşmalar kimseye fayda sağlamaz.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.