Üç kıtada at koşturmuş bir milletin, Türk milletinin medeniyet tasavvurunu inşa ettiği vatandır Anadolu. Yeryüzünde hiçbir coğrafya yoktur ki Anadolu kadar farklı medeniyetlerin harmanlandığı ve adeta insanlık tarihinin, düşüncesinin, zevk ve estetiğinin, diyalektiğinin, his dünyasının neşv ü nema bulsun. Bu zenginlik Türk kültür ve irfanı elinde elmas yakuttan bir mozaiğe dönüşmüştür.
 
Bu zengin medeniyetin en önemli inşa merkezlerinden biri de Erzurum olmuştur. Erzurum Hindistan’dan Çin’e, Orta Asya’dan, Ortadoğu’ya, Kafkasya’dan Batı Anadolu’ya sadece yolların kesiştiği bir şehir değildir. Erzurum üç kıtada hayat bulan farklı medeniyetlerin alışverişine çarşı pazar olmuş şehirdir. Erzurum Doğu medeniyetinin Batı’yla, Batı medeniyetinin Doğu’yla karşılaştığı müstesna kültür merkezidir. Erzurum insanının yüreği bu müstesna gergefte nakşolmuştur.
 
Erzurum insanının yüreğini en iyi, türkülerinde fark edebilirsiniz. Kuzeydoğu Anadolu türkülerindeki ses ve duygu sizi geniş bir coğrafyada yılkı gibi dolaştırır. Meselâ “Nasıl Methedeyim Sevdiğim Seni” türküsünde İstanbul, Bursa, Revan, İzmir, Konya’yı bulursunuz. Kars’ı Ardahan’ı, Erzurum, Van’ı, Delh’i, Buhara’yı değer gözleri fark edersiniz. Sevdiğiniz de Erzurum gibi Dünya güzelidir. Öyle ki sadece Bağdat’ı, Basra’yı, Acem, Şiraz’ı değil büsbütün dünyayı feda edersiniz.
 
Erzurum dağlarının Pasinli güzele vurulduğu yurttur, Hüma kuşunun yükseklerden seslendiği bu efsunlu yer. Varıp Hint elinden kumaş getirenlerin bedestanıdır Erzurum.
Erzurumluysanız yüreğiniz kırmızı güldür, göç göç olur yahut şol Revan’da kalır.
Erzurumluysanız ölümü Mevlâna’nın “şeb-i arus”u gibi karşılarsınız. Mızıka’yı düğün, al yeşil bayrağı gelin, Yemen’i dönülmez bir yurt bilirsiniz…
Erzurumluysanız, Yunus gibi, Emrah gibi, Sümmani gibi “Aşkın ezeli aşıka ilham-ı Hüda’dır!” der cihana meydan okursunuz.
Erzurum demek; eşin eşe kavuşması demek, turnaların Van’dan kalkıp sökülüp Daphan ovasına selam getirmesi demektir.
Erzurum demek, bir sarı gelin demek…
Erzurum demek; Tebriz demektir, Harput demektir, Erzincan demektir, Kafkas illeri demektir.
Erzurum demek ilim demektir.
 
Erzurum hem âşıklar yurdudur, hem hafızlar, hem âlimler…
Bu hâfızlardan biri de Faruk Kaleli’dir.
Küçük yaşta hafız olup 19 yaşında Çanakkale’de savaşmış olan Kaleli 22 Kasım 1947’de öte dünyalara göç eylemesine rağmen ismi Erzurum’da adeta unutulmuş yahut unutturulmuş bir değerdir, şehrimizin insan hazinelerinden biridir.
Erzurum türkülerinin kaynak kişisi, kitabı, yüreği Hâfız Faruk Kaleli’yi dar-ı bekâya göçünün 68. yıldönümünde anıyoruz.  Geçen sene ŞEHİRDER’in dernek binasında küçük çaplı anmasının ardından bu sene Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin yine ŞEHİRDER’le birlikte şehrimizin değerlerine hassasiyeti sayesinde daha büyük bir organizasyonla yad edilecek. Merhum Kaleli’nin şimdiye kadar ihmal edilmesine dikkat çekmek için programa bilhassa “vefa” kelimesi eklenmiştir:
“Hâfız Faruk Kaleli’ye Vefa Gecesi”
 
Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar “Beş Şehir” adlı eserinde Hâfız Faruk Kaleli’den ve onun musiki kabiliyetinden bahsetmemiş olsaydı, belki de bugün böyle bir ismin varlığından haberimiz olmayacaktı. (Erzurum türkülerinin TRT repertuarına kazandırılmasında Faruk Kaleli’yi keşf ederek ondan türküler derleyen Muzaffer Sarısözen’in de hakkını teslim etmek gerekiyor.)
 
Yıldız, Pasinli Güzel, Yemen Türküsü, Billur Piyale, Yayla Türküsü, Yandı Canım Tende Ey Ruh-i Revanım Bir Su Ver, Ey Gönül İçmek Dilersen Cam-ı Cem, Erzurum Çarşı Pazar (Sarı Gelin) gibi birçok Erzurum türküsünü TRT repertuarına kazandıran ve 22 Kasım 1947’de vefat eden Hâfız Faruk Kaleli, ilk defa böylesine büyük bir programla anılmış ve yeni nesillere tanıtılmış olacak.
 
Erzurum’da muallimlik yaptığı zamanlarda Faruk Kaleli’yle tanışan Türk edebiyatının güçlü ismi Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserinde Kaleli hakkında şu çok önemli tespitleri yapmıştır:
 
“Erzurum’da öteden beri devam eden bu iki başlı musikî geleneğinin son varisi şimdi erken ölümüne yandığımız Faruk Kaleli idi. Bu süzme insan o kadar bu musikî ile hemhal yaşamıştı ki, hâlim yüzü Hüseynîden henüz kanatlanmış bir nağmeye benzerdi. Şimdi ara sıra radyoda onun repertuarından bir türküye tesadüf ettiğim zaman 1924 yazında bu havaları dinlediğim günleri büsbütün başka bir hasretle hatırlıyorum. Yine onun söyledikleri arasında Bursalı İsmail Hakkı’nın bir Celvet nefesi vardı ki, hem güftesi, hem bestesi ile unutulmaması lâzım gelen eserler arasındadır.
……
Hasankale ılıcasında kubbeyi tepesinden atacak kadar gür sesiyle besteler okuyan bu coşkun adamın tekke şiirinin tarihinde bir yeri olması lâzımdır.”
 
Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği ile ortaklaşa yapacağı programda Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Nesrin Feyzioğlu “Faruk Kaleli’nin Sanatı” konulu bir konuşma yapACAK, Erzurumlu usta ses sanatçısı Mehmet Çalmaşur ve korosu Hâfız Faruk Kaleli’nin kaynak kişisi olduğu türküleri seslendirecek.
 
Program 23 Kasım Pazartesi saat 18.30’da Yenişehir’deki AVM’nin yanında EBB Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.
 
Tüm dadaşları bu vefaya ortak olmaya davet ediyor, pazartesi akşamı salonun hıncahınç dolacağını umuyorum.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Yusuf yegin 2015-11-22 16:02:27

Oldukça yüksek frekanslı bir anma proğramı, başta Murat Ertaş kardeşime ve emeği geçecek olan bütün bireylere bir Erzurum sevdalısı olarak teşekkür ederim ümitli yim çok güzel olacak çünkü her zaman güzel işler güzel düşünenler den gelir Allah, yardımcınız olsun gönlümüz sizlerle niyet Hayır akibet hayır.