Asırlar öncesiydi. Osmanlının güçlü asırlarıydı. İpek yolu üzerindeki şehirler canlı, varlıklı, ilim ve hikmetin hakim olduğu yerlerdi.

Varlık, zenginlik o kadar çok olurdu ki altın taslara kimse itibar etmez, Sadaka Taşlarına konulan akçelerin miktarında azalma olmazdı.

İşte Erzurum böyle şehirlerden biriydi. Çifte Minareli Medresede ilim, Lalapaşa Hamamında temizlik yapılır, Ulu Camide okunan Ezanlarla Camilere koşulur, Gümrük Binasında vergiler verilirdi.

Birde Deve boynu geçidi vardı ki dillere destan Paşa Pınarı çeşmesiyle meşhurdu.

Çeşmenin taşları üzerinde altından yapılmış taslar bulunur, kervancılar, yolcular, garipler, zenginler, fakirler bu taslardan Paşa Pınarının o abu hayat nefis suyundan içer mest olurlardı.

İnsanların ağızlarında dua.... Çeşmeyi yaptırana ve tasları çeşmenin yanına koyanlara rahmet dilerlerdi.

Derken bir şeyler oldu. O Abu hayat çeşmesinin etrafında birileri töredi. Nedendir bilinmez sanki kötülük yapacaklardı.

Günün birinde Tebriz'den bir kervanı halı, kilim, baharatla yüklü develerle Deveboğazını, Hamam Dersini geçerek Paşa Pınarına ulaştı.

Kervancı başı adamlarına seslenerek "sizler devleri yatağa götürüp yatırın ben su içmeye gidiyorum diye" ikaz ederek çeşmeye yöneldi.

Diğer kervancılar devleri yatırmaya giderken birden vadide kulaklarına inanamayacakları çığlıkla irkildiler.

Kervancı başı bütün kuvvetiyle "tas itti, tas itti, tas itti" diye feryat ediyordu.

Adamlar işlerini bırakıp kervancı başına koşarken "ey vah, Ahmet Ağa aklını oynattı" diye üzüldüler. Koştular, koştular.

Adamlar kervancı başına yaklaşıp "ağam ne oldu? Neden feryat ediyorsun? Aklını mı oynattın?

Demeden kervancı başı " tas itti, tas itti" diyerek adamlarına bir şeyler anlatmak istedi.

Gün görmüş, nice yolları aşmış kervancı çeşmenin başında altın tas vardı. Yıllarca insanlar su içerken bu tası kullanırdı. Bugün ise Altın tas itmiş(kaybolmuş, çalınmış) buna üzülürüm.

Adamları Ahmet Ağaya "ağam bir tasa hiç üzülünürmü"? diyerek ağalarını teskin etmeye çalışmışlar.

İrfan ehli Ahmet Ağa adamlarına dönerek, "ben tasa değil tasın kaybolmasına üzülüyorum". Artık buralarda "taş taş üstünde kalmaz" diyerek tarihi bir uyarıyı yapmıştı.

Evet bu olaydan sonra Erzurum dört defa Rus İşgaline uğramış, çok acılar çekmiş, muhacirlikler yaşamıştı.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.