Oynanırdı-oynanmazdı derken, 2019-2020 Futbol Sezonu oynanarak sona erdi ve yarın da 2020-2021 Futbol Sezonu start alacak…
Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) kararları akşamdan sabaha değiştiği için önce dediler ki:
“Ekim ayında maçlar yüzde 30’la sınırlı olacak biçimde seyircili olacak…”
Sonra vaka sayılarındaki artıştan hareketle:
“Sezonun ilk yarısı seyircisiz oynanacak…” dediler…
Tabi, Nihat Özdemir sayesinde hepimiz bu manevralara alıştık da; bizim kafamıza bir soru takıldı…
Maçlar seyircisiz olacak, onu anladık…
İyi de…
Karşılaşmaları seyretmek için maç yayını yapacak mekânların durumu ne olacak peki?
Orada insanlar iç içe ve ağız ağıza olmayacak mı?
Evet, olacak…
Yeri gelecek çay, yeri gelecek su içecek… Kimi mekanlarda strese giren taraftarlar fosur fosur sigara bile içecek…
Eeee!
Bunun için bir tedbir var mı?
Galiba yok ya da alınmışsa bile henüz biz duymadık…
Şimdi!
Maç yayını yapılacak olan yerlerde maske ve sosyal mesafe hatırlatması yapmak yeterli olur mu sizce?
Bize göre olmaz…
Zira takımı gol atmış olan bir taraftarın gözü maskeyi de görmez, mesafeyi de…
İkincisi…
Hadi diyelim ki; maç yayını yapılacak olan mekânlara kapasitenin yarısı kadar taraftar alınmasına izin verdiniz…
İyi, güzel, hoş da…
O mekânların işletmecileri ne yapacak?
Yayın ücretini yayıncı kuruluşa hem de son kuruşuna kadar eksiksiz ödeyecek…
O halde ne anladık biz bu işten?
Değil mi yani?
Bir tarafı koruyup kollayayım derken, diğer tarafı linç etmenin alemi nedir, söyler misiniz?
TFF para kazanacak…
Yayıncı kuruluş para kazanacak…
Olan vatandaşa olacak; olan esnafa olacak…
Çözüm müdür bu?
Eğer öyleyse kimse kusura bakmasın!
Bu salgın sadece vatandaşın mücadele etmek zorunda kalacağı bir salgın değildir, küreseldir, ülkeseldir… Dolayısıyla ortada eğer bir taş varsa, bu taşın altına sadece vatandaş değil, herkes elini koymalıdır…
TFF ise, TFF…
Yayıncı kuruluşsa, yayıncı kuruluş… Yani artık kime hangi sorumluluk düşüyorsa!
Haaa!
Şayet deniliyorsa ki; “Aman bizim çarkımız dönsün de, vatandaş ne yaşıyorsa yaşasın!” diye, o zaman size şu kadarını deriz:
“Sizin yatacak yeriniz yok!”
