Allah’ın emrini kullarına ulaştırması için ezelde takdir ettiği muhteşem insan Hz. Muhammed Mustafa (SAV)!

İslam olabilmenin şartlarından olan peygamberlere iman noktasının son zirvesi Hz. Muhammed Mustafa (SAV)!

Allah’ın Kulu, Resulü (Elçisi), bizim sevgili Peygamberimiz; her ne getirdi ve her ne haber verdi ise; haktır, gerçektir, şüphesiz iman ettim, inandım sözü ve kalple tasdiki ile Müslüman olunur!

Allah’ın Kelamı Kuran-ı Kerim’i vahiy yoluyla yirmi üç senede Peygamberi Hz. Muhammed’in kalbine indirdi.

“Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed’i tanımaları ve peygamberlik dönemlerinde eğer ellerindeki kitabı doğrulayan bir peygamber gelirse ona iman edip desteklemeleri hakkında bütün peygamberlerden tek tek söz aldı ve “O halde şahit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim” buyurdu. (Ali İmran 81. Ayet)!

Meryem oğlu İsa (AS) kavmine “Ey İsrailoğulları, demişti, hiç kuşkusuz ben, benden önce Tevrat’ın tahrif edilmemiş bölümlerini onaylamak ve benden sonra gelecek Ahmed adındaki bir peygamberi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberim” diyerek Kuran’da Peygamberimizin geleceği müjdesini vermişti. (Saff Suresi 6. Ayet)

Allah’ın elçi olarak gönderdiği Hz. Muhammed (SAV) hakkındaki ayetlerle Peygamberimizi tanımaya çalıştım. Tefrikaları, methiyeleri, menkıbe şekline dönüşmüş hikâyeleri dışarıda bırakarak, anlamaya çalıştığımda İslamı daha net gördüm ve Peygamberimizin nasıl yüksek bir sorumluluk sahibi olduğuna şahit oldum. Yüksek bir karakter, iletişimde bir zirve, nezakette eşsiz, Allah’a itaat, sevgi ve saygıda muhteşemdi! Bu yüzdendir ki; Thomas Carly ve Michael H. Hart gibi yabancı yazarlar bile yazdıkları dünyayı en fazla etkileyen insanlar içerisinde ilk sırada ve en uzun yazılarla Peygamberimiz Hz. Muhammed’i anlatmışlardır.

Peygamberimiz hayatı kopyalanıp, modellenebilecek kadar basit, kolay ve herkesin uygulayabileceği bir model teşkil etmektedir. Bazı siyretlerde anlatıldığı gibi her hali mucizelerle dolu değildi. Zaten hep mucizelerle desteklenmiş olsaydı model olma ihtimali ve taklit edilebilirlik imkânı olmazdı!

İletişim, affedicilik, mütevazılıkte dünyaya model olmuş bir Peygamberdir!

Mekke’nin fethinden sonra karşısında titreyen bir müşrike; “Ben Kral değilim, korkma, ben Kureyş’ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum” demiştir. Bu alçakgönüllülük; bir zirvedir.

Kendisi için canını hemen feda edebilecek yüz binin üzerinde bir ashaba sahip! O’nun yattığı hasırın izleri ayaklarına çıkıyor; nefsine bu kadar değer veriyor. Bu kadarının fazla olduğunu söyleyen Hz. Ebubekir’e (RA) “Ahret bize yetmez mi?” buyuruyor!

Affediciydi! Uhud Savaşı kaybedildiğinde nöbet yerlerini terk eden Ashaba yumuşak davrandı, affetti! “Sen onlara sırf Allah’ın lütfü sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever”. Ali İmran 159. Ayet!

Peygamberimize atfedilen bazı hadislerde; Peygamberimizin “Be adam” diye hitap etmesi, “evlerini başlarına yıkarım” gibi tehditler savurması mümkün değildir bunlar Peygambere yapılan iftiralardır!

Müşrikler Müslüman olmayınca Peygamberimiz çok üzülüyor ve görevini yapamadığını düşünüyordu ki: (Ey Muhammed), “Sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fakat Allah, dilediğini doğru yola iletir. O, yola gelecek olanları daha iyi bilir”. Kasas 56. Ayet!

“Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez! Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi apaçık bir kitaptadır. (Enam 59. Ayet). Peygamber de olsa Allah bildirmeden kimse gaybı bilemez. Onun için bazı hadislerde “Allah seni affetti”, “Cehennem sana haram oldu”, “Kabrimi ziyaret edene cennet vacip olur” gibi belirleyici kesin konuşmaları Allah adına yapmaz; Kuran’a göre de yapamaz!

Bu ayetler düşünülerek okunmadığı sürece Peygamberimiz ve Kuran tam anlamıyla anlaşılamayacak ve bazı insanlar bazı liderlerin, cemaatlerin, tarikatların gayb haberi yalanları ortalarda dolaşacaktır.

“Resul şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kuran'ı terk edilmiş /dışlanmış halde tuttular”! (Furkan 30. Ayet)

Bu ayeti kelime Peygamberimizin ahrette Müslümanların Kuran’ı terk ettiğinden dolayı Allah’a şikâyetini anlatmaktadır!

Peygamberimizi anlamalıyız, Peygamberimizi severken şirke düşmemeliyiz, O’nun pazarlarda dolaşan, yiyen, içen ve ölümlü bir insan olduğunu anlamalıyız. Eksiksiz olan sadece ve sadece Allah’tır!

Peygambere saygı, O’nun getirdiği Kuran’ı okuyup, anlamakla, emirlerine uymakla olur! Bunları yapmadıktan sonra Peygamber sevgisinin ne anlamı ne insana bir faydası kalır! Furkan 30. Ayet üzerinde bu yüzden çok düşünmeliyiz, kendi arızamızı kendimiz bulabilmeli ve geç kalmadan tamir etmeliyiz. Kuran’ı nerede nasıl terk ettik sorusunun cevabını bulamazsak; işte o zaman felaketteyiz demektir!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.