Osmanlı’nın serhat vilayetlerinden biri olan Erzurum, tarihi stratejik önemi nedeniyle yakın geçmişte Rusların üç defa saldırı, işgal ve istilasına maruz kalmıştır. Yaşanılan acılar, esaretler ve muhacirliklerin yanı sıra işgaller Erzurum’un Ruslarla şehir hayatı noktasında yakın temas kurmasına neden olmuş; bilhassa Erzurum-Kars bölgesi Ruslarla karşılıklı ticari ve kültürel etkileşim yaşamıştır.
Tüm bu anlattıklarımızı özetleyecek olursak stratejik ve jeopolitik ayrıcalıklara sahip Erzurum, tarihinde farklı hayat tecrübelerinin biçimlendirdiği bugün şehirlerimizin birçoğunu etkisi altına almış “taşra kültürü”nün aksine şehir kültürüne sahip zengin birikimi ve hafızası olan bir şehirdi. Bugün ise düne göre birbirine benzer insanların yaşadığı zamanın ve mekânın donduğu, hareketsizliğin esir aldığı koca bir kasaba görünümünde Erzurum. Anadolu’daki birçok şehirde olduğu gibi…
Erzurum’da bir şeyler yanlış gidiyor, bilerek ya da bilmeyerek tarihi ve kültürel hafıza güdükleştiriliyor maalesef. Ticaret, ilim ve irfan yuvası Erzurum sadece bir iki tarihi isimle anılır hale getiriliyor, bir iki kelimeye indirgeniyor. Bilimden ve analitik düşünceden ırak, efsanevî bir biçimde maziseverlik hastalığı yaygın. Gecekondu ve köy kültürü bir şehri esir alıyor. Erzurum kasabalaştırılıyor. Ayrıca, 1980’lerin sonundan yakın zamana kadar köy ve kenar mahallelerin üçüncü sınıf komiklik anlayışıyla şehir kendisini o kadar ifade etti ki Erzurum ülke genelinde; muhteşem tarihi, gümrüğü, ticaret kervanları, ilim ve irfan mekteplerine, zengin sosyal hayata sahip şehir olarak değil, içinde alelade karikatür yutmuş bir taşra algısıyla varlık buldu.
Kadim şehrin zenginliğini, ayrıcalığını ve refahını sosyal hayatta hissetmeyen, yaşayamayan evlatları yönünü Batı’ya çevirerek İstanbul, Bursa, İzmir gibi illeri kendilerine vaat edilmiş topraklar gibi görmekte, aralıksız bu şehirlere göç etmektedirler. Bu göçün elbette başta ekonomik nedenler olmak üzere birçok nedeni var; ancak en önemli nedenlerinden biri şehrin zihinsel daralması, küçülmesidir. Farklılıkların yok edilmesi, insanların birbirlerine karşı tahammül edemeyişidir. Kendisi içe kapanan ve kendisindekileri de içe kapatan şehirden kaçıştır aslında bu göçler. Koşullu yaşamaktan koşulsuzluğa kaçış… Başkaları tarafından belirlenen kurallar ve normlara başkaldırıdır. Büyükşehirde kaybolma uğruna insanlar kasaba kültüründen kaçmaktadırlar.
Şehir; iç dinamikleri ve farklılıklarını azgelişmiş kültürün baskısı, kasaba bencilliği de diyebileceğimiz şehir romantizminin egemenliği altında hissettiğinde, özgüven kaybı yaşar; öğrenilmiş çaresizliğe düşer. Küçük şeylerle mutlu ve tatmin olan, en basit hizmeti bile gözünde büyüten, dış dünyadan habersiz şehir… Kendilerini şehrin sahibi sananlar, bu azgelişmişlikte bir gösteri değeri bulabilirler ve şehir bu zihniyet izlencesinin bir parçası olabilir. Ancak şehrin aydınlarına düşen; özeleştiriyi geliştirmek ve sorunları tüm çıplaklığıyla cesaretle ifade edebilmek, çözümler üzerinde tartışmaktır.
Erzurum madem büyükşehir, dünya şehri ticarette, sanatta, turizmde, sporda, eğitimde son yıllarda yakaladığı ivmeyle yetinmemeli, geçmişine yakışır düzeyde hedefi yükseltmelidir. Erzurum, sadece Erzurum değildir. Erzurum, bütün bir doğudur. Erzurum doğunun çekim merkezidir; ülkenin tarih, yüksek irtifa ve kış turizmi ve sporları açısından kendine has ayrıcalıkları bulunan marka kent olabilecek şehridir. Erzurum’un kalkınmasında kültürel birikimi çok önemli lokomotiftir.
Artık Erzurum; çarpık yapılaşmanın, özensizce yapılan belediyecilik hizmetlerinin, acemi, özentiyle ve plansızca yapılan üniversite uygulamalarının ve hizmet alımlarının ötesine geçmeli; her işinde seçici, elit, ufuk açan, analitik düşünen, birbirini eleştirebilen ve eleştirilere tahammül edebilen, diğer şehirlere örnek bir misyona sahip modern bir şehir olmalıdır. Erzurum, ufuk açan valisi ve heyecan veren yeni yerel yönetimiyle yakaladığı sinerjiyle bunu başarabilir.
Yazımı yıllardır gerek yazılarımda gerek konuşmalarımda bıkıp usanmadan dillendirdiğim şehrime yakışacak bir iki hayalimle bitirmek istiyorum:
·        Erzurum’da tüm dünyaya hitap edebilecek “PUŞKİN EDEBİYAT FESTİVALİ” düzenlenebilir. (Dünyaca ünlü Rus edebiyatçı Alexander Sergeyeviç Puşkin’in 1829’da Rus ordusuyla Erzurum’a geldiğini ve bu seyahati kitaplaştırdığını hatırlayalım.)
·        Dünya dilleri ve etkileşimleri üzerine şehrimizde ULUSLARARASI REDHOUSE DİL KURULTAYI düzenlenebilir. Malum hepimizin evinde veya kitaplığında bulunan Redhouse sözlüklerinin yazarı Sir James Redhouse Osmanlı-İran sınır görüşmeleri sırasında 1843–1847 yılları arasında yaklaşık dört sene Erzurum’da yaşamıştır. Bu iki isim Erzurum’da turizme kazandırılmalıdır. Bu iki ismin dünyadaki aurasına (tesir alanına) bakmak isterseniz google’a tıklamanız yeterli.
·        Erzurum’da her sene AHMET HAMDİ TANPINAR adına en az ulusal çapta sanat, musiki veya edebiyat etkinliği yapılsa Erzurum’a katkısı şüphesiz tahmin edilenlerin üzerinde olacaktır. Malumunuz Erzurum’a üç defa gelmiş, Erzurum Lisesi’nde öğretmenlik yapmış, yazı ve kitaplarında Erzurum’a geniş yer vermiş 20.asır Türk Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden biridir Tanpınar.
·        ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ MÜZESİ kurulmalı bu şehirde. Atatürk Üniversitesi’nde hem öğrencilik hem hocalık yapan ülke ve dünya çapındaki bilim adamlarının ve üniversitemizin dünden bugüne bölgede, ülkemizde ve dünyada ses getiren çalışmalarının tanıtılacağı bir müze…
Erzurumlu olan veya etkin bir halde Erzurumla teması olan Mümtaz Turhan, Süleyman Nazif, Halide Nusret Zorlutuna, Tarık Buğra, Nafiz Kotan, Ziya Paşa, Altan Erbulak, Ömer Nasuhi Bilmen, Mehmet Kaplan, Cemalettin Server Revnakoğlu, Abdurrahim Şerif Beygu, İsmail Saib Sencer, Nurettin Topçu, İhsan Coşkun Atılcan, İsmail Habib Sevük, Yaşar Reyhanî gibi daha  nice değerli isim, anma programlarının ötesinde şehrin aktif yaşamına ve tanıtımına kazandırılmalıdır.
Ümit ediyorum ki kadim şehir Erzurum, içe kapanıklıktan yakın zamanda kurtulacak, ülkenin takip ettiği stratejilerle beraber İran, Rusya, Gürcistan, Orta Asya, Hindistan ve Arap ülkeleriyle, bu ülkelerin şehirleriyle ticarî, iktisadî ve kültürel işbirliğini aktif hale getirecek ve yeniden eski parlak günlerine dönecektir.
Özetle; Erzurum’un kentsel dönüşümden önce zihinsel dönüşüme ihtiyacı var.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.