Acılarla dolu bir bayram oldu.
Hüzün bayramı!
Hüznümüz aslında bayramdan önce yüreğimizde birikmişti.
Ülkemizdeki hainlerin vahşi saldırıları, Suriye, Irak, Filistin’de yaşanan insanlık dışı katliamlar…
Kaldı ki biz bu bayramı zaten vur patlasın çal oynasın nefsaniyetiyle değil kardeşliğimizi bir kere daha zahiren de ilan etmek üzere yaşamak için hazırlanıyorduk.
Yani bizim için bayramın hüzünle sarmalanmış tarafı da kalbimizi onarmak için sabırsızlıkla beklediğimiz bayram günlerine dahildi.
Ancak günler önce Kabe’de vinç kazası sonucu yaşamını yitiren kardeşlerimizin acısı daha soğumadan Mina’dan gelen acı haberler bu bayramın tebessümlerimizi yüzümüzde dondurmaya namzet olduğunu da tam olarak anlamamıza sebep oldu.
Anladık ki bu  bayram Rabb’imizden bir sabır imtihanı olarak ulaştı bize…
Sabrederiz zira çok sevinçli bayramlarımız da olmuştu!
Allah’tan gelen tarafı için isyansız bir hüzünle bükülür boynumuz elbette…
Ancak insanların zaaflarını kader diyerek geçiştirecek değiliz.
Suud yönetiminin en kısa zamanda bu işin sorumlularını tesbit etmesi şarttır.
Tesbit etmek yetmez en ağır şekilde cezalandırması gerekir.
Sadece bu sene başımıza geçen bu felaketin sorumlularına cezalar uygulamakla da işin kapatılmasını dünya müslümanları kabul edemez…
Artık düşünülmesi ve hemen eyleme geçirilmesi gereken bir güvenlik planının açıklanıp uygulanması gerekir.
Yoksa!…
Yoksa zinhar başka bir yöntemle bu hadisenin üzeri örtülemez.
Mekke’de yaşanan vinç aymazlığı ve Mina’da bizi kahreden sorumsuzluğun/tedbirsizliğin neticelerini kadere bağlamak ve içerisinden tereyağından kıl çeker gibi kurtulmak arzusunda olan kim varsa bilmelidir ki, cüz-i irade ile edip eylenilen ve neticesi felaketle sonuçlanan hadiselerin asla kadere bağlanamayacağını artık geçte olsa insanlar öğrenmeye başladılar.
Bu heves boşunadır!
Allah, kulları için en iyisini ister…
Hele emirlerine ram olmak için koşup gelen kullarına şefkati ve merhameti daha da büyüktür.
Demek ki, bir facia sadece Mina’da değil dünyanın neresinde  sorumsuzluk neticesinde insanların ölümlerine sebep oluyorsa orada ihmali olanların da sorumlu irade tarafından adalete teslim edilmeleri elzemdir.
Gelelim hadisenin diğer kısmına…
Bu kalbimizi dağlayan olayı kullanarak abuk sabuk konuşanlarınsa konunun insani boyutuyla asla ilgilenmedikleri gerçeğini görmezden gelip susacak değiliz.
“Biz size haca gitmeyin demedik mi?
Haca gittiniz başınıza bu geldi…
İşiniz gücünüz arabı zengin etmek!”
Şeklinde hayasız ve ne söylediğinin farkında olmayarak konuşanları cevaplamak yerine, facianın büyüklüğü karşısında susmayı tercih etmek başka bir aymazlığın büyüyüp dal budak salmasını seyretmekten başka işe yaramaz.
İçten içe ellerini ovuşturanlar bilsinler ki, Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve rızasını kazanmak için yollara düşen müminler hem bu kazadan insanı zaafları açısından dersler çıkarır hem de daha büyük bir şevk ve inançla ibadetlerini yerine getirmek üzere Kabe’ye koşmaktan geri kalmazlar.
Üstelik senin türlü maskaralıklarla karalamaya çalıştığın ibadet için söylediklerin yaşamınla tamamen çelişirken Müslümanların buna boyun eğmeleri beklenemez.
Şeytan taşlamak için 3 dolar verip taş alarak Arab’ın zengin edildiği propagandasını yayan kepazelerin; Hindistan’da, Paris’te hangi kile, taşa ne paralar verip üstelik de bunları evlerinin baş köşesinde gururla sergilediklerinden gafil olduğumuz sanılmazın.
Bu acılı günlerde sanırım en fazla empatiye ihtiyacımız var.
Empati… biraz insanlık alıştırması lütfen!
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.