Çocukluk insanoğlunun cennetidir.
Çocukluğunda yaşadığı yokluğa, yoksulluğa, sıkıntılara rağmen fıtraten her insanda vardır çocukluk özlemi. Ergenlikten önceki dönemin masumiyetidir cennet kılan o vakitleri. Ve insan takılır kalır o mübarek vakte! Dünyanın meşakkati çocuk çağlarında omuzlarına yüklenmiş olsa dahi.
Eyvallah…
 
Çok farklı sıkıntılarını bertaraf etmeye gurbetin yollarına düşen ve gurbeti yeni vatanı yapanlar için de sıla, memleket çocukluk vakti gibi kutsal çağlar gibi gelir. Hatıralar sarmalında adeta efsunlanmıştır kalpler ve zihinler. Ve insan takılır kalır o terk ettiği sılasına ve vakitlere…
 
Evet, takılır kalır!
Lâkin;
Hatıraların hatırına takılır kalır, hakikat önünden gelip geçerken.
Hatıralara mahpus eylemiştir alıcı yanlarını, kapamıştır kapılarını süratle akan zamana…
Hâlâ kara sabanla sürmektedir aklının ve zihninin topraklarını ve hâlâ yoksul, yoksun ve köylüdür; şehirlerde en lüks arabalarıyla en lüks sitelerde yaşasa da.
Geldiği yeri unutmamak değildir bunun adı; geldiği maddi ve manevi yoksulluğa takılıp kalmaktır.
Zihinsel yoksulluktan kurtulamayış, bunu bir mesele edinemeyiştir; tekâmül ve terakkiyi para biriktirmek, unvan kazanmak, diğerini geçmek, makam ve mevki sahibi olmak sanır zavallı.
 
1960'lar, 70'ler, 80'ler ve 90'lardan evvel yahut çok daha evvel Erzurum'dan Batı’daki illere göç etmiş kişi ve ailelerin hafızasındaki Erzurum göç ettikleri tarihteki an ve hal ile dondurulmuş adeta.
Bilhassa köyden yahut kenar mahalleden Batı illerine göç etmiş kişilerin ekserisinin 2016'daki zevk, estetik, düşünce, inanç, kültür ve şehirlilik bilinci Erzurum'da kalanların ekserisinden daha gerilerde maalesef:
Güldükleri fıkralar, dinledikleri hikâyeler, kullandıkları dil, memleket algıları, mantıksal ve analitik düşünceleri, sosyal zekâları, bilgi ve görgüleri… Belki şaşıracaksınız ama entelektüel birikimleri de…
 
Kenar mahalle veya köy kültürüyle yoğrulmuş bir kişi hâlâ Erzurum'u Teyo Pehlivanla, Mugumeyle, Ferezet Ezeyle, Gullebi Turanla, dehlenk oyunuyla görmek istiyor.
Köylülüğünü en afili toplantılarda bile çaktırıyor, açık ediyor zihinsel fukaralığını.
Düzeysiz komiklikler şehrin kenar mahalle rengi olabilir; ama bir şehrin hâkim kültürü ve şehir kimliği olamaz.
 
Düşürülen Rus uçağından sonra “tezek” muhabbetine doymaz meselâ böyleleri.
“Tezek” esprisinin altındaki hakikati anlamaz da ciddiye alır “tezek” alternatifini…
Gülerler, üstlerine güldürürler ve mutlu olurlar.
Yeter ki onun, çocukluk gibi kutsadığı zamanlara, memleketinde yaşadığı yıllara ait bir kelimeyle karşılaşsın.
Aşkla sarılır, önünü ve arkasını düşünmeden.
Hâlbuki para versen dönmez birçoğu memleketine!
Bırakın tezek yakmayı, basit bir fedakârlık istesen unutur Erzurumlu olduğunu, bilinmesin ister!
 
Önemli bir bürokrat, zengin bir iş adamı yahut ahaliden biri… Hiç fark etmiyor.
Şuuraltındakiler bir "hatıra" olmanın ötesinde bir “şuur” olmuş, kendisini yenileyememiştir böyleleri.
Memleketlerinden uzak memleketlerinin karşısında zamanın dışında kalmışlar.
Belki de gurbettekilerin Erzurum'a çok faydalı olamamalarının nedenlerinden biri budur.
 
Evet, Erzurum sadece hatıra şehri, yani mezarlık... Maalesef gördüğüm budur.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.