Şehirler buz tutar, zihinler donmasa

Bir şehrin gelişememesi, büyüyememesi elbette bir çok sebeple açıklanabilir. Örneğin sanayinin olmayışı, tarım ve hayvancılık alanlarında yeterli şartların oluşmayışı, turizm sektörünü harekete geçirecek tarihi ve turistik donanımın yetersiz kalışı falan...

05 Şubat 2013 Salı 10:28
Şehirler buz tutar, zihinler donmasa
Bunu bir Erzurumlu'ya sorduğunuzda, "Ola gardaş bi de sahap lazım sahap. Erzurum sahapsiz melmeket" diyecektir.
Buradaki 'sahap (sahip)'ten kasıt, iş bitirici siyasetçi, bakan, bürokrat gibi hemşehriler veye Erzurum severler.
Söz konusu Erzurum olunca kuşkusuz gelişememenin, büyüyememenin en önemli faktörlerinden birinin de 'iklim' olduğu dile getirilir.
"Bu kadar soğuk melmekete kim yatırım yapar gardaş? Bele soğukta hangi yigit ticarete soyinir?"
İklim gerçekte insanın günlük yaşamından yaşam tarzına, dilinden folklorüne kadar hemen herşeye nüfuz eden temel biçimlendiricilerden biridir.
Kişilerin alışkanlıkları, karakterleri; duruş, düşünüş, hatta duyumsayış özellikleri iklim aracılığıyla biçimlenir.
Ne yediğimizden, neyi konuşup, nasıl söylediğmize varıncaya kadar herşeye etki eder.
Örneğin, Akdeniz, Ege insanı daha dışa dönükken, doğulu, özellikle Erzurumlu içe kapanıktır.
Çünkü o iklimden dolayı vücudunu büzüştürerek, kasık kasık yaşamak zorunda kalmıştır. Kollarını iki yana açarak yaşamamıştır; üşümemesi için vücuduna kapanması gerektiğinden.
12 ayın 9 ayını üşüyerek geçiren Erzurumlu'nun genel karakterini elbette 9 ay boyunca yapageldiği yaşama biçimi oluşturacaktır.
Bu durum Erzurumlu'nun ağzına, söyleyiş biçimine dahi etki etmiştir. Erzurumlu konuşurken içine konuşur; ne tonlamalar, ne de telefuz açık ve dışa dönük değildir. O çoğunlukla kelimeleri boğar ve diyafram ile göğüs kafesinin ara derinliklerinden telefuzunu gerçekleştirir.
Evet iklim bu kadar önemlidir ve bu kadar belirleyicidir.
Peki o zaman, Erzurum'un bir türlü istenilen düzeyde gelişememesinin sebebi gerçekte iklim midir?
....
Geçen hafta iki arkadaşım Stocholm ile Kopenhag'a gittiler.
Malum biri İsveç'in, diğeri Danimarka'nın başkenti. İki şehir de Avrupa'nın en önemli, gelişmiş şehirlerinden.
Bu şehirlerin ortak bir özellikleri daha var: İkisi de eksi 40'ların üzerinde soğuk bir iklime sahipler.
İki şehri de gezen arkadaşlarım, hayatlarında böyle bir soğuk görmediklerini, Erzurum'a bundan böyle asla soğuk demeyeceklerini ifade ettiler.
Erzurum'un soğuğunu Stocholm ve Kopenhag'ın soğuğuyla karşılaştırırken, "Erzurum Antalya" diyen bu arkadaşlar, şu gözlemlerini de aktardılar.
"Her iki şehirde zehir zemberek soğuğuna rağmen olduka gelişmiş, modern ve alabildiğine zengin".
Şimdi... Erzurum'un soğuk iklimini gelişememenin, büyüyememenin sebebi olarak gören bakış açısı bu örneğe karşılık ne diyecek acaba?
Öyle ya tam bir paradoks!
Aslına bakarsanız Stocholm ve Kopenhag gibi soğuğuna rağmen gelişmiş çok sayıda şehir var dünya üzerinde.  Örnekleri çoğaltabiliriz.
O zaman şu sonuç mu ortaya çıkıyor: İklim şehrin gelişmesinde etken bir rol oynamaz.
Kanımca, bugün "evet".
Eskiden olsa durum farklı olabilirdi, ama günümüzde iklimin etkisinin en aza indirgendiği çok çeşitli enstürmanlar mevcut ve bunları kullanabilen şehirler iklim dezavantajlarını avantaja dönüştürerek sosyo-ekonomik alanda ciddi gelişim gösterebiliyorlar.
Bilginin ve teknolojinin mesafe ve iklim gözetmeyen varlığı, uygarlığın göstergesi olan ulaşım imkanlarının çokluğu ve sağlıklı işlerliği; yatırım yapan yatırımcının ürününü çağdaş üretme ve pazarlama stratejileriyle sunma hedefi, vizyonu ve ufku olan, hangi şartlarda ne tür ticari hamlelerin yapılabileceğini kestiren bir dimağ..
Bir şehir bunlara sahipse gelişmemesi için hiç bir sebep ve bahane kalmamıştır.
...
İki gün önce Talat (Uzunyaylalı) ağabeyiyle Erzurum'un gelişmemişliğiyle iklimi arasındaki ilişki üzerine konuştuyorduk.
Talat ağabeyi, malum şehrin aydın dimağlarından biri.
Sosyolojik bir çözümlemeye giderek, oldukça önemli saptamalarda bulundu ve  özellikle 'kent kültürünün' tarihsel bir derinliği olması gerektiğinden, batının kent kültürüyle asırlardır iç içe yaşadığı, oysa bizim taşra kültüründen sıyrılıp kent kültürüyle yaşamaya başlamamızın daha bebek yaşta olduğunu vurguladı.
Bu aslında bir 'zihniyet' vurgusuydu, ama tarihsel evrimin gerçekleşmesini de zorunlu gören bir bakış açısıydı ve Talat ağabeyiye katılmadığım kısım da burasıydı.
Yani 'kent kültürü' gerekliliğinden ötürü bir şehrin gelişmesi için asırlarca beklemek zorunda oluşu. Hele günümüzde.
Zihniyet değişimine evet...
Şuna da evet: bir toplumun zihniyeti kolay kolay ve birden değişmez.
Ama gelişmek, büyümek için, özellikle sosyo-ekonomik alanda varlık göstermek için asırlarca beklemeye "hayır".
Kayseri, Antep, Denizli ile Erzurum arasındaki yegane fark ne iklim, ne de 'kent kültürü'nün yerleşikliğidir, kanımca.
Bunlar ve benzeri şehirler ile Erzurum arasındaki fark ufku açık, vizyonu geniş, kolektif bilinci diri insan sayısını az olmasıdır.
Şehirler buz tutar, tutsun da.
Zihinler donmasa.

Editör

Son Güncelleme: 05.02.2013 11:32
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.