Ne yazık ki bir hakikat: Erzurum’da dedikodu, iftira ve çekememezlik artık can yakıcı bir boyuta ulaştı.

Bazı tuzu kuru üretmen geçinen mirasyediler var…

İşleri güçleri sabahtan akşama kadar o kapı senin bu kapı benim dolaşarak, “Falanca iflas etti, filanca da kafa sallıyor, gitti gidecek” şeklinde tezviratta bulunuyorlar!

Birinin batması ya da bir insanın güç duruma düşmesi başka biri için nasıl bir keyif verici haldir, bilmiyorum aklım havsalam da almıyor bunu…

Yahu birader bir iş insanı batarsa yalnızca kendi batmış olmuyor ki…

Beraberinde onlarca, yerine göre yüzlerce ve binlerce insanı da etkilemiyor mu, o insanları da zor duruma düşürmüyor mu?

Hamamlar ve saunalar kapalı ama bizim felaket tellalları 7/24 esasına göre çalıştıkları için her daim yayındalar!

Neyse, bu arıza adamlarla daha fazla moralinizi bozmamayım…

Asıl söylemek istediğim, daha doğrusu çok sevindiğim için sizlerle paylaşmak istediğim bir husus var.

O da şu:

Geçtiğimiz gün arabayla şehri bir baştan bir başa dolaştım.

Azizim, bizim bu Sezerler ve Bulutlar meğerse ne güzel binalar kazandırmışlar şehrimize…

Hakikaten her biri birinden güzel yapılardı.

Baktım kimin önünde Sezerler, kiminin önünde de Bulutlar yazıyordu.

Anında hem İbrahim Bulut’u, hem de Kenan Sezer’i telefonla arayıp tebrik ettim.

Bu şehirde her şeye rağmen bu şehrin yerli müteahhidi ve işadamı ayakta duruyor ve hizmet üretmeye devam ediyor.

Biliyorum, ticaret artık çok zor bir şey…

Hele Erzurum gibi dedikodusu bol olan bir şehirde bir iş yapmak iyice zor…

Buna rağmen bu şehir adına üretmeye, yapmaya, çalışmaya ve yılmadan mücadele etmeye devam eden herkesi canı gönülden kutluyorum.

Yetti artık…

Birader az serin gel, tükür at şu dilindeki felaket cümlelerini…

Bırak da memleketimizde artık yeni birileri batmasın…

Bırak da Erzurum kendi evlatlarının çabaları eliyle yeniden kalkınıp gelişsin…

Sen filanca battı diyorsun ya, emin ol ki bilmiyorsun; asıl batan sensin ve senin geleceğin…

Azizim, çok güzel bir şehrimiz ve ülkemiz var…

Eskiler demiş ki, “Dilin zekâtı da hayır konuşmaktır.”

Gelin hep birlikte Allah’tan niyazda bulunalım.

Şehrimizin ve ülkemizin geleceği aydınlık olsun…

Allah’ın izni keremiyle tüm korkularımızdan, başımıza musallat edilmek istenen belalardan ve şeytanın şerrinden emin olalım…

Sevgili kardeşim, etme eyleme…

Şu gördüğün Erzurum batarsa (Allah esirgesin) seni temin ederim ki, Edirne’deki bir insanımız yatağından kâbuslar içinde uyanır.

Felaket tellalısın bunu biliyorum. Buna rağmen gel kardeşim, sana uzatılan eli tut ve lisanında öfkeye, kine, hasete ve ümitsizliğe dair ne varsa tamamını çıkar at…

Bak ben o gün bu şehri bir baştan bir başa dolaştım, içimdeki sıkıntılardan ve karamsarlıktan kurtuldum…

Haydi sen de çıkar ruhunu saran o kapkara esvabı…

Ben artık bu şehirde her sabah filanca da batmış haberlerine uyanmak istemiyorum.

Yoruldum…

Ama asla ümidimi yitirmedim…

Sen de yitip gitme…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.