Bundan tam 136 yıl önce Osmanlılarla Ruslar arasında yapılan Doksanüç Harbi’nin Batı cephesinde büyük kahramanlıklar göstermesine rağmen Gazi Osman Paşa esir düşmüş, fakat Türk tarihine altın sayfalar açmıştı. Doğu cephesinde yapılan savaş ise Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın komutasında devam ediyordu ve bu cephede önemli bir zafer kazanılmıştı. Erzurum’da kazanılan bu zaferin adı Aziziye Zaferi, kazanıldığı yer de Aziziye Tabyası idi.
Rus birliklerinin 8 Kasım’ı 9 Kasım’a bağlayan gece, Aziziye Tabyalarını, çevredeki Ermenilerin ihanetiyle işgal etmeleri üzerine Aziziye Tabyası’nda yapılan çarpışmalarda maalesef tabyalardaki askerlerimizin tamamı şehit olmuşlardı. Silah seslerini duyan, Ayaz Paşa Camii’nin müezzini, caminin minaresinden avazı çıktığı kadar seslenerek halka, tabyaların işgalini haber verip herkesin eline ne geçirirse tabyalara doğru koşup kurtarmalarını istemiş,  bu uyarı çok kısa sürede bütün mahallelerin camilerinden de yapılınca bütün şehir halkı ellerine ne geçirmişlerse Aziziye Tabyası’na doğru akmaya başlamıştır. Şehirdeki herkes, kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, sağlam, sakat demeden tabyalara doğru koşarak gidip amansız bir mücadele vererek tabyaları kurtarmıştır.
Bu kurtarış, sadece tabyaların ve Erzurum’un değil, bütün vatanımızın kurtarılması demekti. Çünkü Erzurum’un düşmesi, bütün Anadolu’nun düşmesi demekti. İşte Aziziye Zaferi, böyle önemli bir anlam taşımaktadır. Bu konuyu daha önce ayrıntılarıyla ‘Aziziye Zaferimiz’ başlığıyla yazmıştım. Bu yazımda tarihimizin altın yapraklarından birini oluşturan bu önemli zaferin 9 Kasım 2013 tarihinde Erzurum’daki yansımasından söz etmeye çalışacağım.
Erzurum, bugün tarihi günlerinden birini yaşadı. Erzurum Valiliği’nin koordinatörlüğünde önceden duyurulduğu gibi 9 Kasım 2013 sabah saat 05. 30’dan itibaren şehrin her mahallesinden Erzurumlu, 136 yıl öncesinde olduğu gibi tabyalara çıkmak için Asri Kabristan’ın karşısındaki Şehitlik önünde toplanmaya başladı. Tıpkı o gün olduğu gibi sabah namazları kılınıp tamamlandıktan sonra minarelerden salalar verilmeye başladı. Ne kadar doğrudur tam bilmiyorum ama bir bilgiye göre 9 Kasım 1877 sabahında tabyaların işgali, salalar verilerek duyurulmuş. Denildiğine göre Erzurum’daki ezan sonrası sala verme adeti de o günden sonra devam etmiştir. 9 Kasım 2013 günü de sabah saat beş buçuktan sonra salalar verildi. Erzurumlular, bu işaret üzerine daha önce duyurulduğu gibi tabyalara doğru akmaya başladı. 136 yıl önce evinde silah, balta, satır, kürek, bıçak ne bulmuşsa ellerine alıp giden dedelerinin, ninelerinin yerini bugün ellerinde Türk bayrakları bulunan Erzurumlular almıştı. O gün Erzurum’u ve bütün vatanı kurtarmak için canını hiçe sayan Erzurumlu Dadaşlar vardı; bugün ise kendilerine bu vatanı emanet eden dedelerinin, ninelerinin ruhlarını şad etmek için, bir tarih ve vatan bilinci oluşturmak için aynı yolu kat eden torunlar vardı. O gün ciğerlerini patlatırcasına koşan ecdadın yerinde bugün onların anısına sessizce yürüyen ve hiçbir taşkınlığa meydan vermeyen, ama yine kadını erkeği, genci yaşlısı, çocuğu ve bebesiyle torun Dadaşlar vardı.
Tabyalara yürüyüşe katılan herkeste bir heyecan, bir coşku vardı. Sabahın o saatinde neredeyse bütün Erzurum halkı oraya toplanmıştı. Saat 6’da başlayan yürüyüşle birlikte tabyaların yoluna dizildik. Ama bu yürüyüş farklıydı. Herkes niçin yürüdüğünün farkındaydı. Herkes bir tarih bilinciyle yürümekteydi. Herkes bu yürüyüşün öneminden ve her yıl tekrar edilmesi gerektiğinden söz ederek memnuniyetini dile getiriyordu.
Tabyalara gidilen yolda yürüyenlerin bir ucu tabyalara dayanmış, bir ucu hala Asri Kabristan’ın oralardaydı. On binlerce insan önce yolu takip ederek çıkarken o günü daha iyi anlayabilmek için yolu bırakıp birden Top Dağı’nın sırtlarına yöneldi. Bunu kimse böyle yapın diye söylemedi, ama belli ki herkes o günü yaşamak ve anlamak istiyordu. Biz de aynı yolu takip edip Top Dağı’nın sırtlarına tırmanmaya başladık.
Etrafta yetmiş yaşını geçmiş ihtiyar delikanlılar gördüm. Yaşlarından umulmayan bir güç ve süratle 136 yıl önce tabyaya doğru tırmanan ihtiyar delikanlılar gördüm, 1877’nin 9 Kasımı’nda buraya doğru koşan Ali Emi, Yaşar Emi, Gül Ahmet, Arapzade Ali’yi hatırlatıyorlardı. Dimdikti hepsi de. Genç kızlar, genç kadınlar gördüm; her biri 136 yıl önceki genç Nene Hatun’u, Name Hatun’u, Pembe Hanım’ı hatırlatıyorlardı. Küçük çocuklarını yanlarına almış da gelmişlerdi.
Yürüyüş ve tırmanışta birbirini tanıyan tanımayan her yaştan insanı görmek mümkündü. O sırada bir baba ve kucağında taşıdığı kundaktaki bebeğini gördüm. Resmini de çektim. Gözlerim doldu. İşte o an kendi kendime dedim ki ‘bu millet, 136 yıl önce ne yaptıysa gerektiğinde bugün de aynısını yapar!’
Aziziye Tabyası’nın bulunduğu alana varınca toplanan insanların ne denli büyük bir kalabalık olduğunu daha iyi görebildik. İğne atsanız yere düşmeyecek gibiydi. Tabya önüne ulaştığımızda, hoparlörlerden yükselen ve yol boyu dinlediğimiz Yasin tamamlanmış ve Amenerresul okunuyordu. O da tamamlandı ve Erzurum Müftüsü’nün yaptığı güzel, dokunaklı ve anlamlı duası da tamamlanınca Fatihalarımızın ardından şehitlerimizin ruhu için saygı duruşu ve dağları inleten bir sesle, hep bir ağızdan İstiklal Marşı’mızı da okuduk ve program tamamlandı.
Aynı sessiz ve vakur tavırla geri dönüş başladı. Katılan herkesin gözlerinde nem vardı. Ecdadımıza layık evlatlarız, rahat uyuyun diyorduk.
136 yıl önce dışarıdan gelip Erzurum’u almak belki de ismini değiştirmek isteyen Rusları kovmuştuk. 136 yıl sonra, Erzurum hakkında hiçbir bilgisi olmayan, Erzurumlunun vatan aşkını duyup hissetmeyen, buranın bir Türk toprağı olduğunun bilincinde olmayan biri, Erzurum adının değiştirilmesi için TBMM’ye bir kanun teklifi vermiş. Öyle sanıyorum ki Aziziye Tabyası’nın önünde toplanmış bulunan on binlerce kişiden her birinin içinden ‘bu teklifi veren Altan Tan gelip de bu muhteşem, nitelikli ve şuurlu Türk evlatlarını görseydi, böyle bir teklife cesaret edebilir miydi?’ düşünceleri geçiyordu.
Erzurum ve Erzurumlu, 136 yıl önce nasıl Ruslara geçit vermediyse, bugün de aynı ruhla bu vatana düşman olanlara geçit vermeyecek ve Erzurum’un adının değiştirilmesine de, bu vatan sathından bir karış toprak verilmesine de izin vermeyecektir.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.