Sosyal hayatın soğuk etkisiyle mi, geleneksel hayat anlayışıyla mı veya muhafazakar yapıyla mı?  Ciddi anlamda kontrol altında alındığı konusunda ne yazık ki bir bilimsel çalışma yok şehrimizde.
Tüm gözlemlerimiz, gördüklerimiz, duyduklarımız ve efsane anlatımlardan ileri gelen sınırları iyi belirlenmemiş bir hayat tarzı ile ilgili olduğu gerçeği dikkate alınmalıdır.
Böyle durumlarda sağlıklı bir karar vermek oldukça zordur herhalde...
Temmuz 2013 de başlayıp,  7 Ağustos 2013 de biten, sosyal hayatın bir aylık bölümüyle ilgili  düşünce ve gözlemlerim şöyle sıralaya bilirim.
1- Yakutiye Kent Meydanı; bu yılda  doğru veya eğri, kabul veya ret noktasında insanların itirazları  olsa bile insanların oturduğu etkinlikleri seyredip dinledikleri bir mekan oldu.  Binlerce insan saatlerce her gece  bu etkinlikleri izlemeleri önemli bir sosyal olaydı. Tabi bu etkinlikler süresince anketler yapıldı mı bilmiyorum.  Yapılsaydı en azından  sosyal bilimciler için iyi bir veri olurdu.
2- Bu yıl Palandöken Belediyesinin kurduğu iki iftar çadırından başka halka açık bir etkinlik gözlemleyemedik.  Anlaşılan çadır kültürü henüz yerli yerine oturmamış şehrimizde, birde bunu tetikleyen üniversite öğrencilerinin tatil dönemine rastlaması bu olayı fazla gündeme taşımadı sanırım.
3- Büyükşehir Belediyesi bu yıl etkinliklerini ilçelere ayırdı ve şehir merkezini unuttu.  Bunun sebebi  yeni belediyeler kanunu olsa gerek. Herhalde kanun çıkmasaydı başkan böyle etkinliklere sanırım taraftar olmazdı.  Niye mi? Bundan önceki senelere örnekte ondan.
4- Bu yıl Ramazan boyunca Üniversitede de etkinlikler yoktu.  Ben duymadım.
5- "Erzurumlu Emrah Kütüphanesi" 25 gün boyunca her akşam değerli bir Erzurumlunun konuşmacı olduğu ve şehir kültürünün konuşulduğu güzel bir etkinliğe imza atmış olması aslında şehir için bir kazançtı. Ancak konuşulanların kayıt altına alınmaması bir kayıptı.
6- Bu yıl manşetten verilecek tek orijinal etkinlik şüphesiz Sayın valimizin öncülük ettiği ve 700 şehit ve gazi yakınının katıldığı Aziziye Tabyalarında ki iftar yemeği oldu.  Bir tek eksikle keşke Televizyonlar bu yemeği canlı ve naklen yayınlasalardı Şehrimiz ve Tabyalar için büyük bir fırsat olurdu.
7- Bütün bunların dışında; merkezi caddeler, açık hava çay ocakları, eski spor salonu etrafı, Murat Paşa Cami çevresi, Solakzade Cami bahçesi, Güneş Cami önündeki kahvehaneler gece 2-3'lere kadar açık olarak müşterilerine hizmet verdiler.  İnsanlar gerçekten doyasıya sokağın tadını çıkardılar.  Havalar serin olmasaydı bu etkinlikler daha iyi olurdu.
8- Ramazanda dolan camiler hiç olmazsa Ramazan'dan sonrada cemaatle dolmalı namaz kılmamalıdır. Yine şehrin bir göstergesi olarak 10-12 yıl önce tam dalan Ulu Cami, Lalapaşa ve merkezdeki camiler eski mahallerin boşalmasıyla birlikte maalesef teravih namazında 2-3 safa kadar cemaatlerinin gerilemiş olması buna karşılık, Solakzade ve Güneş Camilerinin tam dolması ayrı bir değişimi göstermektedir.
9- Öncesi pek iyi bilinmemekle birlikte 19.  yüzyılın ortalarından beri kılınan hatimle namaz geleneği yaygınlaşarak devam etmekte olup devamlı cemaatleri bir ay boyunca camilere devam etmeleri yine araştırılması gereken bir sosyal olgudur.
10- Bir ay boyunca Camilerde okunan hatimler ve mukabele geleneği yine devam eden güzel bir gelenek görünümünü sergilemekte, evlerde okunan hatimler bu geleneğin şehrimizde canlı, devamlı bir adet olduğu gerçeğini dile getirmektedir.
11-  Cami'lerde verilen vaaz geleneğinin 30-40 yıl öncesine göre gerilemiş olması, takip edilen, falan hoca  falan camide vaaz veriyor haydi gidip dinleyelim anlayışının olmadığı tespitlerim arasındaydı.
12- Zekat ve sadaka geleneği şehrimizde yaşayan, devam eden bir ibadet şekli olması da ayrı bir değerdir. Yapılan yardımlar, koli koli ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırken bazen ortaya çıkan nahoş görüntülerde hoş olmayan, inciten, üzen ve yaralayan olaylar olarak yaşanması da bu güzel ibadete sanırım zarar vermektedir. Bunun bir daha tekerrür etmemesi temenni edilir.
13- Son yılarda oluşan hoş görü geleneğinin sayesinde şehrin bazı bölgelerinde insanların gündüz yemek yemesi ve iftara doğru çıkan kavgalarda bazı durumlarda hoş görünün ve ve sabrın ortadan kalktığı gerçeğinin bir ifadesiydi.
Sonuç olarak:
Bütün bunlar 7 Ağustos gece 4'lere kadar devam etti.  Berberler son gecenin finalini yaptılar.                 
8 Ağustos itibariyle o cıvıl cıvıl şehir özelliğini yitirmiş, insanlar evlerine çekilmiş, sokaklarında gündüz ve gece tek tük insana rastlanır bir şehir olarak geri gelmişti.  Akşam 8'den sonra sokaklar boşalmış, çay ocakları kepeklerini kapatmış, bir araya gelen insan toplulukları kaybolmuştu.
İşte bu durum müthiş bir ikilemi ifade ediyordu. Ne oldu da hayat dolu topluluklar bir anda kayboldu. Şüphesiz bunun bir cevabı olmalı, araştırılmalı,  6-7 ay içeriye kapanan insanlar hiç olmazsa bu 5 ayı iyi değerlendirmeliler, sokaklar dolmalı, bahçeler etkinliklere ev sahipliği yapmalı değil mi?
Evet bu kadar canlı geçen bir Ramazan ayı sonunda sosyal hayat, ibadet hayatı, sadaka ve zekat anlayışının Bayramla bitmesi de üzüntü verecek bir sosyal davranış biçimi olsa gerek.  Halbuki "devamlı az ibadet, çok ama devamlı olmayan ibadetten iyidir" gerçeğine uymamakta Ramazan da yaşanan güzel sosyal hayat yıl içine de yayılmalıdır anlayışının  gündeme getirilip yaşanılır olması beklenen bir davranış biçimidir.
10 Ağustos 2013/Erzurum
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.