Bayramı tatile, aileyi yalnızlığa, saygıyı egoya kurban ettik… Toplumsal değerlerimizi bir bir erozyona uğrattık. Kurban dedik, kurbanı bile kurban ettik…
Olumsuz hava yaratmak, motivasyon bozmak gibi yorumlanabilir bu yazım, ancak bir hızlı erozyon var, dejenerasyon çok hızlı gelişiyor, bu ahlak, karakter, utanma kaybı, pişkinlik ne derseniz; kabul!
Kurban dedim; kurbanı kurban ettik! O kadar kurban hakkında dedikodular, yolsuzluklar, sahtecilikler çıktı ki; artık kurban bile kurban olmaktan utanır hale geldi!
Bayram diyecektim, bayramda heyecanımı kaybettim, kaybettirdiler, kaybettirildik! Çocukluğumun aile yapısı ile aradan geçen yarım asırda bayramı kurban ettik! Bayram artık zengin fakir demeden yapılan ziyaretler, komşu ziyaretleri, akraba ziyaretleri yok, yapılmıyor, gelen yok giden yok!
Bayramı tatile kurban ettik. Akrabadan, arkadaştan, dosttan uzak kaçmaya başladık!
Aile, yalnız yaşama egosuna kurban edildi!
Şiddet, aileleri kurban etti!
Şiddet, insanları, insanlığı kurban etti.
Şiddet, adalet gibi sert bir kayaya çarpmadı, kişiye özel uygulamalara ve yürütme felç edildi; adalet kurban oldu!
Büyüğü saymak, küçüğü sevmek, herkese saygı duymak gibi önemli bir özelliğimizi kurban ettik! Küçük büyüğe saygı duymuyor, büyük küçüğü sevmiyor! Ama herkes menfaatini çok iyi biliyor! Güç odağı herkesin kendi egosu!
Büyük – küçük sevgiye, insana saygı duymuyor. Ağacı, ormanı, hayvanı sevip saygı duyan kalmadı, bunu piknik yerlerinde, sokaklarda, apartmanlarda atılan çöpler bize haykırarak, medeni olamadığımızı anlatıyor!
Medeniyeti ne için kurban ettik, kime ne zarar vermişti ki?
Oysa bir selam, bir güler yüz bir sosyal olabilmek, eşi dostu, akrabayı ziyaret etmek, halinden haberdar olmak, küsleri barıştırmak, insanların gönüllerini hoş tutmak, gönülleri fethetmek gibi insana ait çok güzel geleneklerimiz vardı!