İnsanın ayağını yerden kesen mutlulukların geneli paraya ve makama dayanır desem yanlış bir şey söylemiş olmam!

Biraz da sevilene kavuşmak insanı havalandırır! Düşmeme garantisi ise hiç yok; bir bakarsın tepe üstüsün!

Mutlulukların daimi olması ayakların yere daha sağlam basmasıyla belki daha sağlıklı yaşanabilir. Hastasına bakan bir evlat, kardeş, ana, baba, dost, akraba, arkadaş hizmet ediyorum anlayışıyla da mutlu olabilir!

Evinde yiyecek sıkıntısı çeken birisine bir miktar yardım; insanı daha çok mutlu edebilir.

Belki de çocuklarının karnını doyuramayan bir anneye iki bardak sütle bir paket bisküvi vermek o anneden çok vereni mutlu edecektir.

Mutluluk bir ikram, bir imtihandır. Kaderin sana verdiği bir avans olarak algılamak daha doğru olur!

Her mutlu olduğun yerde bir dilim ekmek için mücadele eden garibanları unutmamak gerekir!

Mutluyum diye içinden haykırmak geldiğinde aklına hastane odalarında yara bere içinde sızlayan, feryat eden insanlar gelmelidir!

Mutluyum diye ayakların yerden kesildiğinde Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ndaki ağır psikoloji aklına gelmelidir!

Mutluyum dediğinde evde inleyerek altını kirlettiğinden bile haberi olmayan aklı başından uçmuş, acısı yoldaş, gözü yaşlı hasta sahibinin çaresizliği aklına gelmelidir.

Ve mutlu olduğumuzu sandığımız anda işgal edilmiş komşularımızın topraklarında katledilen milyonlarca insan, tecavüz edilmiş yüz binlerce çocuk ve kadın aklımıza gelmeli!

Aç denilince malı sömürge ülkelerince çalınmış Afrika halkı aklımıza geliyordu ya; şimdi Ortadoğu ülkeleri de aklımıza gelmeli! Yarın Pakistan, Afganistan!

Unutmamak gerekir ki mutluluk, hayatın sadece aysbergin üzerindeki minnacık bir kısmı! Altında ne zorluklar, ne imkansızlıklar, ne acılar gizli! Ve ne tuzaklar, ne çirkinlikler saklanmış?

İnsan, insanın kasabı, insan insanı yiyen bir mahluk olmuş! Menfaati için yalanlar söylemek, insanların hakkını gasp edip mutluluk vaat edenler artık her yerdeler.

Nezaketi, saygıyı kaybeden herkes insanlığını da kaybetmiş demektir!

Eskiye çoklukla özlem duyarız; bu gençliklerimizde her şeyimizin olduğundan değilmiş; etrafımızdaki akrabalarımızın, ahbaplarımızın, arkadaşlarımızın daha sıcak ilişkilerle yanlarımızda olmasındanmış. Paylaşmak, yardımlaşmak, büyüklere büyük küçüklere küçük gibi davranmaktanmış. Bu güzellikleri bozan sonradan ortaya çıkan gelin- kaynana, elti- görüm gibi saçma sapan insanların yaptıkları saçma sapan dedikodular, güzellikleri öldürdüler.

Sen- ben, ego, yalnızlık veya ayrılık fikri; aşağılık duygusu, hayata veya insanlara saygı duymamak, bilinçsizlik, ne derseniz diyin; hepsinden bir miktar koydunuz mu; geldiğimiz durumu anlatır!

Mutluluk; sevgide, nezakette, ikram etmekte! Mutluluk arayanların başlayacakları ilk basamak; insan ve hayvan sevgisi ve bunlar için hizmet etmektir!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.