İki kapılı bir han olduğunu tescil eden Âşık Veysel! Muazzam bir tarif, uyandırıcı, ikaz eden, yumuşak içi dopdolu, sazıyla gösterdiği yol! Bir kapıdan girip bir kapıdan çıkmaktan başka seçenek yok! Sır bunun neresinde? Belki de sır ikinci kapı ile sonrasında, belki ilk kapıdan önce!

Tolstoy’un biri siyah biri beyaz fareleri gibi kemirirler tutunduğumuz dalı durmaksızın! Kuyunun dibinde aslan, kuyunun dışında aslan! Sadece tutunduğu dala bal sürmüştür birisi ve onu yalamakla geçer son saatler!

Giriş ve mecburi istikamet tek çıkış; ne garip ki; gene de sır!

“Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum”. Orhan Veli.

Duyumsama, emin olarak tam tamına bilmek ve anlatamamak! Acz İlahi bir lütuf olabilir mi veya bir espri!

İnsan düşünceden bağımsız davranışlarının bilmecesidir. Kılını, tüyünü aldırır, dövmeler yaptırır, gönlü saraylarda, kehkeşanlardan izlemek ister şarkıların sesini! Ne sır umurunda ne sevgi ne insan, varlık sebebi ne ana ne baba! Bugünü günse yarına planlar yapar durmadan! İnsan ruhunu bırakıp, niye bedenini süsler ki? (Bu cümle bayanların makyaj yapmasını ve bütün insanların güzel giyinip güzel görünmelerini hedef almaz, amaç bu değildir). Oysa Mahzuni Şerif kendisini bulmakla övünür. Kendini bulmak; kendini bilmek, menzili bilmek; arif olmak değil midir? Biraz varoluşçuluk koksa da;kişinin kendini bulması boşu boşuna olan bir erdem değildir elbette!

“Gâhi gittim gâhi geldim
Aradım kendimi buldum
Bir Mahzuni Şerif oldum
Boşu boşuna, boşu boşuna”.

 

“Bir kördüğüm baştan sona tamamı, Çözemedim, çözülmüyor Mihriban” diyerek işin sırrını Karakoç da çözemediğini itiraf ediyor!

"Sır, belki de tek bir şiirdir. Şiir iklimlerinin ulaşılmaz ufkundan çok uzaktadır ve bu ufuklara yabancıdır". Diyor Ahmet Arvasi!

“Bir kördüğüm ki içim, çözdükçe dolaşıyor”! Kördüğüm şiiri, Şevket Rado’ya ait! 1969 yılında Hümeyra söylemiş. Müthiş!

“Bir şey sona ermek için başlamıştır” diyen Sartre, dünyanın çıkışından mı bahsediyor? “İki kent arasındayım, birisi bilmiyor, birisi tanımıyor” diyerek Sartre, nerelerden söz ediyor dersiniz? İki kent neresi, iki kapı arasından söz ediyor olabilir mi? Yoksa her şeyi bilen, yola rüzgârlar önünde duramayıp sürüklenerek giden, düşünceyi, bilgiyi tanıyamamış veya tahsil yapıp yapamamış kara cahillerden mi söz ediyor?

Sırlar arasında yürüdüğümüz ve bir sevgiye muhtaç olduğumuz, şefkat gösterip şefkate ihtiyaç duyduğumuz kesin!

Bu yollar sevgisiz, bu yollar bilinçsiz ve bu yollar ahlak ve adalet olmadan ve şiir olmadan, yoldaş olmadan zor; çok zor!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.