HOŞGÖRÜYE ÇOK MUHTACIZ

Zübeyde Uyan - [email protected]

05 Haziran 2013 Çarşamba 21:17
 HOŞGÖRÜYE ÇOK MUHTACIZ
        Sınıfın arka sıralarında oturmuş başını sıraya kapatarak sessizce ağlayan bir kız çocuğu. Aşırı kilolu olmasından dolayı arkadaşları lakap takmışlar. Bir sosyal gezi sırasında Afrikalı turistlerden korktuğu için ağlayan ve evdeki TV programlarında koyu ten rengine sahip insanları gördüğünde bir süre aynı tepkiyi veren 5 yaş anasınıfı öğrencisi. Kayıt görüşmeleri esnasında aşırı hareketli, gözleri hafif şaşı olan bir çocukla kendi çocuğunun aynı sınıfta olmasını istemeyen bir velinin ısrarlı talepleri. Bu kareler günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız örnekler, toplumumuzda eski zamanlarda sahip olduğumuz ancak şimdilerde zayıflayan hoşgörü ahlakının biz eğitimciler ve anne babalar tarafından yeniden gözden geçirilmeye ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
"Uygarlık demek, bağışlama ve hoşgörü demektir."  
            Anne ve babalar çocuklarını büyütürlerken değerleri ve inançlarıyla ilgili konuşarak, davranışlarıyla göstererek sürekli çocuklarına modellik yaparlar. Değerlerini yaşayarak öğretebilirler.
            İnsan yaşamı boyunca etkisini sürdüren bir kurum olan aile, çocuğun gelişiminde, vazgeçilmez en önemli ortamdır. Anne ve babaların kendi değer ve inançlarına göre değişik çocuk yetiştirme tutumları vardır. Anne baba tutumları içinde en ideal tutum olan sevgi, hoşgörü ve kabul etmeyi içine alan demokratik tutumda anne-baba, çocuğun arzu ve ihtiyaçlarına karşı ilgilidir. Çocuğun davranışlarını ilgi ve anlayışla izler. Onun iradesine ve sağlıklı uyumuna değer verir. Çocukları yaşına göre kendisi ile ilgili bazı kararlar almaya teşvik eder.
Demokratik, hoşgörülü ve kabul edici tutumla yetişen çocukta kendine ve ailesine güven gelişir.
            Bilinçli hoşgörüyü kazandırmak için çocuklarımızla konuşmalıyız. Çocuklarımıza hoşgörü kavramını, hoş görmenin ne olduğunu, nelerin hoş görülüp görülmeyeceğini anlatmalıyız. Hikâyelerle, oyunlarla, televizyon programları aracılığıyla hoşgörü kavramı üzerinde durmalı, yaşantılarımızdan örnekler vererek hoşgörü ve hoşgörüsüzlük davranışları hakkında konuşarak, hoşgörü kavramını pekiştirmeliyiz. Hoşgörü ailede başlar, çocuk ilk olarak anne ve babasını model alır. Evde hoşgörü, farklılıklara saygı varsa çocuk da çevresine saygılı olmayı ve hoşgörü göstermeyi öğrenir. Çocuğun ve gencin inanç ve tutumları, ilk çocukluk yıllarında aile ortamı içinde edindiği ve öz varlığına sindirdiği kişilik üzerinde şekillenir.
            Gençlerin ailede kazandığı demokratik değerleri geliştiren en önemli unsur aileden sonra okulda öğretmendir. Eğitim sisteminin başarısı temelde sistemi işleyip uygulayacak olan öğretmenlerin ve diğer personelin niteliklerine bağlıdır. Bundan dolayı "Bir okul ancak içindeki öğretmenler kadar iyidir" denilebilir. Bu nedenle hem görevi hem de toplumdaki yeri bakımından öğretmen demokratik yönetimin ve demokratik yaşama biçiminin temelini oluşturan, anlayış, tutum ve idealleri geliştirmede olumlu hizmetler yapmaya, durumu en uygun kişidir. Onun böyle bir hizmette bulunabilmesi için hiç şüphesiz demokrasinin temel değerlerinden haberdar olması, bu değerlerin kendi hayatı üzerinde davranışa dönüştürülmesi gerekmektedir. Bunun için de öğretmenlerin diğer insanlardan farklı olarak hoşgörü ve demokrasi konusuna daha hassas bir şekilde eğilmeleri ve üzerinde titizlikle durmaları gerekmektedir. Zira hoşgörü farklı inanç ve kanaatleri kabul etme anlayışıdır. Hoşgörü konusunda hassas olan bir öğretmen; farklı inanç ve kanaat sahibine saygı duyar ve onu hoş görür. En önemlisi de fikir ve kanaatlerle onun sahibini birlikte değerlendirir ve insanlara neden hoşgörülü davranmanın gerektiğini kolayca kavrar.
            Hoşgörü konusunda bu şekilde hassas bir düşünceye sahip olan öğretmen, insanların hoşgörüyü öğrenmelerine en elverişli ortamı arar. Bu ortam şüphesiz ki demokrasi ile yönetilen toplum, aile ve okul ortamıdır. Hoşgörü demokrasimin, demokrasi de hoşgörünün olmaz ise olmaz koşullarıdır. Bu iki kavramı birbirinden soyutlayan öğretmen, öğrencilerine karşı hoşgörülü bir ortamda demokratik bir iklimi yaşatma imkânı sunamaz. Onun içindir ki öğretmenler öğrencilerine karşı demokratik davranarak hoşgörülü olduğunu gösterebilirler. Zira bu konu ile ilgili olarak K.Levvin ve arkadaşlarının "Sosyal Kuvvetlerin Çözülmesi" adlı araştırmasının sonuçlarından bir örnek vermekte fayda vardır: Bu araştırmada K. Levvin (1953) ve arkadaşları kız ve erkek öğrenciler arasında iki grup teşkil etmişlerdir. Bu gruplardan biri demokrasi, diğeri otokrasi ilkelerine göre idare edilmiştir. Demokratik grupta, bütün tedbirler grubun kararıyla alınırdı. Alınan kararlar hakkında öğretmen rehber rolünü oynar, fakat kararların alınmasında hiçbir emir ve tavsiyede bulunmazdı. Çocuklar zorluğa maruz kalınca öğretmene başvururlar, öğretmen de onlara bazı yollar önerir, seçim öğrencilere kalırdı. Otokritik gruba gelince, burada bütün kararlar öğretmen tarafından verilirdi. Planlama ve çalışma metotları öğretmenin söylediği şekilde yapılırdı. Daha sonra demokratik sistemden alınıp otokratik sisteme tâbi tutulan çocuklardan neşeli, açık kalpli, bir arada çalışmaktan zevk duyan ve işleri hayat dolu olanlar az bir zaman içinde teşebbüs kabiliyetini kaybetmiş ve vurdumduymaz bir hale gelmişlerdir.
Yazımızı hoşgörü ustalarından Mevlana, Hacıbektaş Veli ve Yunus Emre’nin öğütleriyle bitirelim :
-“Yıktığın varsa yapacaksın.
-Ağlattığın varsa güldüreceksin.
-Döktüğün varsa dolduracaksın.
-Çıplakları giydirecek, açları doyuracak. Az halkı çok edeceksin. Ve en önemlisi : Eline, diline, beline sahip olacaksın !
Hoşgörülü olacaksın.”
            Çocuklarımıza hoşgörüyü kavratabilmemiz için öncelikle kendimiz hayatın her alanında hoşgörülü olmalıyız.

Editör

Son Güncelleme: 05.06.2013 21:22
Anahtar Kelimeler:
Zübeyde Uyan
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.