Bir futbol takımının büyük çoğunluktaki taraftarı, her hafta haklı olarak takımının elde ettiği sonucu takip eder, galip geldiğinde sevinir, mağlup olduğunda da üzülür…

Kaç taraftar vardır ki, desteklediği takımın nasıl ayakta durduğunu, nerelerden kaynak bulduğunu, her maça çıkmak için hangi sıkıntıları yaşadığını merak eder araştırır sorup soruşturur?

Bu yazıda elbette ki bir futbol analizi bulamayacaksınız. Zira yazının konusu bu değil. Bu yazı, Erzurumspor’un elan içerisinde bulunduğu maddi-manevi sorunlara özet bir bakıştır. Bu yazı, Mehmet Sekmen’in Erzurumspor’u ayakta tutabilmek için nasıl olağanüstü bir çaba harcadığının kısa bir hikayesidir. Bu yazı, Ahmet Dal’ın kayıtlara geçecek mücadelesine açılan çok küçük bir penceredir.

Nasıl ki ülke genelinde iflah olmaz yeminli “Tayyip düşmanları” varsa, Erzurum özelinde de Sekmen’i bir kaşık suda boğsa doymayacak müzmin muhterisler var…

Başkan Sekmen, isterse bu şehrin caddelerini altından parklarını gümüşten yapsın…

Nafile…

Çünkü: Peşin hükümlü…

Sekmen’i sevmiyor, inancını sevmiyor, mensubu olduğu partiyi sevmiyor.

Öyle ki, Sekmen nefreti yüzünden Erzurum’u bile sevmiyor.

Bu mevzuya dair anlatacak çok şey var da, biz sözü uzatmamak için şimdilik yalnızca Erzurumspor’la yetinmek istiyoruz.

Öyle değerlerimiz vardır ki, onlar bir şehrin, bir ülkenin ve bir milletin ortak paydasıdır.

Yani birilerinin aralarında pay edeceği şeyler değildir.

İşte Erzurumspor da, bu şehrin ortak paydasıdır.

Hükümetler değişir, belediye başkanının biri gider öteki gelir. Ama Erzurumspor, kapısına kilit vurulmadıkça hep olacaktır.

(Gerçi vaktiyle bir belediye başkanı ve bakan eliyle Erzurumspor’un kapısına kilit vurulmuştu.)

Neyse ki, Mehmet Sekmen imdada yetişti de kapısına kilit vurulan Erzurumspor’u kendi küllerinden yeniden doğurdu, kanat oldu, uçurdu.

Lig şampiyonu da yaptı, Süper Lig’e de çıkardı.

Bir takımın yoluna devam edebilmesi için gerekli olan tüm finansmanı Sekmen ve gözetimindeki yönetimler karşıladı.

Demem o ki, Erzurumspor bugün hala ayaktaysa, herkes bilmeli ki bu, ne seyirci bileti hasılatı, ne reklam geliri ne de ufak tefek bağışlar sayesinde değil.

Sekmen kaynak üretiyor, yeni finans yolları buluyor, hatır gönül ilişkileri ile maliyeti karşılıyor.

Bir takım düşünün…

-80 milyon lira borç…

-11 önemli futbolcusu şu ya da bu sebepten çekip gitmiş…

-Futbolcuya borcu sebebiyle transfer yasağı var, renklerine yeni oyuncu bağlayamıyor…

-Çürük olduğu için stadyumu kapalı, tüm maçlarını deplasmanda seyircisinden uzakta oynuyor…

-Üst üste kötü sonuçlar alıyor…

Esasında Erzurumspor’un, deprem bölgesinde haklı olarak ligden çekilen takımlardan çok da bir farkı yok.

Canımızı yakıyor lakin gerçek şu Erzurumspor da bir nevi enkaz altında.

Meselenin siyasi sonuçları olmayacak olsa, Erzurumspor’un bugünden tezi yok ligden seçilmesi, farz olmasa bile vaciptir.

Biliyoruz ki Sekmen buna asla rıza göstermeyecektir.

Erzurumspor, maçlarını İstanbul’da oynayacağı için haliyle takımın barınma ve antrenman yapma ihtiyacı var.

Hadi geçen hafta sağolsun Murat Sahsuvaroğlu, beş yıldızlı Divan Oteli’nin kapılarını açtı ve takımı ağırladı, tek kuruş talep etmedi.

Maliyeti de öyle az buz değil, bir milyon civarında…

Peki başka günler nerede kalacak bu takım?

Federasyon kendi tesislerinde, neredeyse beş yıldızlı otel ücreti karşılığında barınma izni veriyor.

Ortada sadra şifa olacak bir gelir yok, gider devasa…

Ömründe bir kere bile olsa cebinden para verip bilet almayan yaygaracılar, sosyal medya çukurunda bağırıp duruyor:

“Erzurumspor’a kimse sahip çıkmıyor”

Katmerli yalan… Ölçüsüz iftira… insafsız hüküm…

İşte alın size Erzurumspor’un (başkan olduğu için) görünen ama yaptığı hizmetler ve gösterdiği fedakarlık için de asıl görünmeyen sahibi:

Ahmet Dal…

Acaba kaç kişi biliyor, Ahmet Dal’ın bu takım ve bu şehir için nasıl gecesini gündüzüne kattığını…

Sorarım size, kaç kişinin haberi vardır Ahmet Dal’ın, Erzurumspor’a nefes aldırmak için başını o kapıdan bu kapıya vurduğunu…

Üstelik tek görevi de Erzurumspor’a başkan olmak değil; başka bir çok sorumluluğu da üstünde taşıyor.

Ahmet Dal…

Mehmet Sekmen’in, en güvendiği, iş tutma biçimini en beğendiği yakın çalışma arkadaşlarından biri…

Hakikaten de öyle…

Becerikli, çalışkan, pratik zeka sahibi, sosyal çevresi geniş…

Hani zaman zaman birileri atıp tutuyor.

“Erzurumspor’u ortada bırakmayız, sahibi biziz.”

Eyvallah…

De haydi o zaman buyurun gelin…

Siz sahip çıkmak isteyin de bakalım ki kim buna imkan vermiyor, müdahale ediyor.

Beylerin dedikleri şu:

Yıllardan beri olduğu gibi yine Mehmet Sekmen Erzurumspor’un finansını karşılasın, biz ise sadece keyfini sürelim, protokolde kasıla kasıla kulüp başkanı diye caka satalım…

Nerede var, üç kuruşa beş köfte…

Davul Sekmen’in boynunda olacak tokmak uyanığın elinde…

Kim yer bu şark kurnazlığını?

Farkındayım, hayli uzattım…

Fakat dertliyiz dostlar…

Erzurum Büyükşehir Belediyesi, bunca sıkıntı, bunca hengame içinde, mesaisinin önemli bir kısmını Erzurumspor’u ayakta tutmaya harcıyor.

( Bu arada sırası gelmişken hatırlatalım. Düzgün Marketler Zinciri sahibi İskender Düzgün namı diğer İskender Hocayı ve kıymetli oğlu Ömer Düzgün’ü es geçmemek lazım. Erzurumspor ne vakit dara düşse, baba-oğul anında imdada yetişiyorlar.)

Yine de aklını ipotek vermiş kesimlerin hışmından sakınamıyor!

Bazıları ise, ya uzaktan gazel okuyor ya da sosyal medyada sahte isimlerle klavye şövalyeliği yapıyor.

Nasılsa bekara karı boşamak kolay…

Sırtında yumurta küfesi taşımayanlar, kırılacak yumurtayı umursamaz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.