Dünyada gelişmiş ülkeler, gelişmeye açık ülkeler, gelişen ülkeler vardır. Medeni ülkeler derseniz buna örnek göstermem pek mümkün görünmüyor.

Medeni ülkelerde insan en üst seviyede değer görür. Kendi insanına değer verip, diğer ülke insanlarına değer vermeyen bir ülke altın standart sayılan medeniyet seviyesine ulaşamamış sayılır.

Sömürge savaşları batılı ülkelerin gerçek yüzlerini gösterirler. Sömürgeci ülkelerin başta Afrika kıtası olmak üzere insanlara yaptıkları zulümler, insanlığın yüz karasıdır. Asıl tezat dünya klasiklerini en çok besleyen, eser veren, felsefe ve düşünce adamlarının günümüzde hâlâ itibar gördüğü, hayranlık uyandırdığı insanların ülkeleri. Bu nasıl büyük bir çelişki ki adaleti, insanı, medeniyeti, nezaketi kutsayan insanlarla, dünyayı kana bulayarak sömürgecilik yapan insanlar aynı ülkelerden çıkmışlar.

Üçüncü dünya insanı olmamak, gelişmiş ülkeler içinde yerimizi almak, sömürülen ülke olmamak için çok çok çok fazla okumalı çok çok fazla çalışmalıydık.

Birinci dünya insanı gelişmiş ülkeler içinde olmalıydık. Olamadık.

Belki daha kötüsü ise çok insanımızın üçüncü dünya insanı olmakla ilgili bir fikrinin olmamasıdır.

Üçüncü dünya ülkelerinde demokrasi naylon, sosyal adalet plastik, adalet güdümlü, insan hakları terimi siyasidir. Sağlık hizmetleri ve tahsil hayatı parası olana kolaydır yani üsttekilerin hakkıdır. Burada kast sistemi vardır. Üsttekiler ve alttakiler. Altta kalanın canı çıksın derler ya, o babdan. Mesela ilaç üreten gelişmiş ülkeler vardır. Bunlar ilaç üretirken önce laboratuvarda, sonra kobaylarda hayvan deneyleriyle ve sonra da üçüncü dünya ülkeleri insanları üzerinde denerler. Bu ilaçlara üçüncü dünya insanlarının vereceği tepkiler uzun uzun araştırılır ve sonra ikinci ve sonra da birinci dünya insanlarında kullanılır.

Bu üçüncü dünya ülkesi olmak, ülkenin insanının tercihi ile değildir gibi görünse de, aslı öyle değildir. İlime, bilime, aydınlığa, adalete, üretime değer veren, bu değerleri hayata geçiren liyakatli yönetimlere ülkeyi teslim eden ülke insanları elbette birinci dünya insanı olmak için kararlıdır. Ve birinci dünya insanı olmayı hak etmiştir.

Adaleti kutsamak, ilim adamı yetiştirmek, akademileri dünya ile yarışır hale getirmek, çok okumak, çok çalışmak dünyadaki gelişmişlik sırasını belirler.

Birinci dünya ülkeleri, geri bıraktırdıkları üçüncü dünya ülkelerinin üzerinde ekonomik, siyasi, sosyal, sosyolojik psikolojik garantörlük hakkı iddiasında bulunmaları kaçınılmazdır. Bu durumlarda özgürlükten söz edilmesi zordur. Çünkü ülke gündeminde emperyalist ülkelerin istedikleri gelişmeler ön plandadır. Bunu medya yoluyla ve dini soslu cümlelerle sağlarlar.

Çok geç kalmış sayılır mıyız, ben umudumu koruyorum. Bir yerden başlayabiliriz. Biz doğru öğrenip, doğru düşünür, doğru yaşarsak bizi dünyayla yarıştırabilecek doğru yöneticiler de bulabiliriz.