Kimden başlasam, bir diğeri aklıma vuruyor: hammal, kahveci, kelle satan tezgâhtar, doktor, öğretmen, akademisyen, esnaf…

Her biri gitmeden önce bir iz bıraktı. Boş kalan yerleri hâlâ konuşuyoruz.

“Hiçbir şey olamadı bu hayatta” dedikleri vardır insanların; işte ben derim ki: oldular, en büyük mertebeye sahip oldular, insan oldular. Çünkü onların gidişiyle boşluk doğdu, hatıra kaldı, insanlık kaldı.

1970’te Türkiye’de suç oranı 100.000 kişide 674 idi.

Ama rakamdan öte bir ruh vardı: suçlu bile darda olana yardım eder, suçlu darda ise ona da yardım edilirdi.

Hırsızın bile bir vicdanı, düşmanın bile bir merhameti vardı.

Menfaat üzerine planlama modası henüz yaygın değildi; egolar şişlik yapmamıştı.

İnsanlık vardı, adamlar vardı.

Bugün ise resmi veriler suç oranının %21 düştüğünü söylese de, bağımsız raporlar başka bir gerçeği işaret ediyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre bu yıl 569 kadın cinayeti ve 287 şüpheli kadın ölümü yaşandı.

Toplamda 856 kadın, yani her 100.000 kişide yaklaşık 1.0 vaka.

Bu rakamlar yalnızca cinayetleri değil, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin boyutlarını da gösteriyor.

Bugün rakamlar konuşuyor, ama iz bırakmıyor.

İlgisizlik en büyük suçtur.

Belki de geleceğe bırakacağımız en büyük miras, yeniden insan olabilmektir.

İzlanda’dan gelen bir haber ise bu tabloya başka bir gölge düşürüyor.

Bir baba ölmüş, iki çocuğu dört yıl sonra öğrenmiş.

İzlanda’nın soğuk yalnızlığında yaşanan bu hikâye, aslında bize de bir ayna tutuyor.

Çocuklar ana babalarını merak etmiyor, kimse kimseyi aramıyor.

Oysa ne demişler: “Ne doğrarsan aşına, o gelir kaşığına.”

Merhameti doğrarsan merhamet gelir, ilgiyi doğrarsan ilgi gelir.

Ama ilgisizlik doğrarsan, işte böyle dört yıl sonra gelen haber olur.

Eskiler sessizce, gösterişsizce insanlık bırakırdı ardında.

Bugün ise dostluklar hesap defterine, yardımlar reklam panosuna yazılıyor.

O yüzden eski insanlar daha çok hatırlanır: iz bırakırlar.

Bugün ise izler silik, hatıralar zayıf.

Belki de asıl suç, insanlığın unutulmasıdır.

Mekânları cennet olsun o eski insanların…

En kabul edilemez tutum, hiçbir şeye, hiçbir olaya, hiçbir kimsenin durumuna aldırış etmemektir.

Kişi kendisine sormalı; bugün kimin kalbine dokundum, bugün kime yardım elimi uzattım, bugün kimin hastalığına, borcuna, derdine, yalnızlığına kafa yordum, çare aradım, ziyaret ettim!