Kişileri konu edinerek köşemde şimdiye dek yazı yazmadım. Bu yazımda da yazı başlığına bakarak bir kişiyi şahsi olarak ele aldığımı sanmayın. Bir zihniyeti, bir dünya görüşünü ortaya koymak için yazıyorum.

Geçen emekli öğretmen dostumu ziyaret ettiğimde, "Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın ben razıyım" diyen özel kıyafetiyle basın, televizyon ve internette şahsi ve siyasi düşüncelerini zaman zaman ileri süren Kadir Mısıroğlu hakkında ne düşündüğümü sordu.

Değerli hocam böyle bir şey olur mu? "Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın ben razıyım" ne demek, sizden bir yazı isteriz dedi.

"Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın ben razıyım" sözünü duyan insan hemen fikri bir taraf olmak zorunda oluyor; ya kabul etmek ya da reddetmek.

Eğer bu düşünceye karşıysak işe, kişiye hakaretle başlıyor, bu meczup yine ne dedi, ne zırvalıyor, şudur, budur diye söylenmeye başlıyoruz.

Yok, eğer bu düşünceyi savunuyorsak varsa da bu insan, yoksa da bu insan. Evliya oluyor, âlim oluyor, ne olmuyor ki!

Bu tavrımız ve bu tutumumuz bizleri düşünmekten alı koyuyor. Düşünemeyen, düşündürülmeyen insan soru da soramıyor, soracak bir alışkanlık da kazanamıyor.

Sorumuz yoksa cevabımızın bir değeri de yoktur.

Hani Kuran’da ilahi bir ihtar olarak tüm insanlara“Düşünmüyor musunuz”, “Nereye gidiyorsunuz? soruları sorulmaktadır.

Birkaç soru soralım:

Kuran’da bir yönetim biçimi var mıdır?

Şeriat bir yönetim biçimi midir?

Demokrasi nedir?

Cumhuriyet nedir?

Laiklik nedir?

Kim yönetmeli ve nasıl yönetmeli?

Partiler demokrasi düşmanı olur mu?

Kaç çeşit yönetim biçimi var, hangi yönetim biçimini daha insani bulursunuz?

Osmanlı devleti niye yıkıldı?

Bu yıkımın sorumluları kimlerdir?

Türkiye cumhuriyeti nasıl ve ne şartlarda kuruldu?

Dünyada yurttaş olmak istersen hangi İslam ülkesinin yurttaşı olmak istersin?

Ya da İslam olmayan hangi ülkenin yurttaşı olmak istersin?

Nedenleriyle cevaplayabilir misin?

İşte bu soruları uzatır gideriz…..

Ancak Kadir Mısıroğlu bana göre namuslu ve açık düşünen düşündüğünü söyleyen insan. O, demokrasiye, laikliğe, cumhuriyete, bu devleti bin bir çileyle kuranlara, insan haklarına, evrensel değerlere karşı.

Bu değerlere karşı olduğunu her ortamda söylüyor. Bu adam meczup falan değil. Tam tersi ne dediğini bilen birisi.

Asıl tehlike Kuran’ın ifadesiyle, münafıklığın rağbette olması, niyetini ve gerçek düşüncesini gizleyerek yani takiyye yaparak, ikiyüzlülükle ülkenin temel siyasi düşüncesine karşı olarak hayatını sürdürmek. Despotik ve ideolojik körlük ortamında yaşayan insanın bu hastalığa yakalanmaması nasıl mümkün olur.

Demokrasinin, cumhuriyetin, laikliğin ve devletin her türlü mevki ve makamı dâhil nimetlerinden yararlanan kendini gerek sağ ve gerek sol ifade eden bana göre ideolojik körlükte olan insanlar darda kaldığında bu kavramları ağızlarına pelensek -araba tekerleğinin çıkmaması için mazının ucuna takılan çivi- ediyorlar. İşleri bitti mi kaldırıp atıyorlar.

Ülkenin hastalıklı zihniyeti de budur. Hastalıklı zihniyette olan insan daima asıl niyetini söylemez. Ülkede cumhuriyete, demokrasiye, sahip çıkacak birisi varsa partiler sahip çıkmalıdır. Ancak, parti içi demokrasi yokluğundan bahsediliyor. Batı demokrasileri için söylenen “Parti demokrasisi içi boşalmış Hindistan cevizine benziyor,” sözü bizin demokrasimiz için de geçerlidir. Seksen yıllık siyasi tarihimize bakalım, partiler babadan oğula geçen padişahlık gibi. Demokrasiye seçmen sahip çıkması gerekirken, kendinden başka herkes onun adına sahip çıkıyor. Senin oyun benim çantamda, orası benim arka bahçem, o şu mezhepten, şu taraftan veya bu etnik gruptan deniyor.

Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe, insan haklarına, hür ve eleştirel düşünceye üniversiteler özellikle de siyasal, hukuk, ilahiyat ve edebiyat fakülteleri sahip çıkmaları gerekmez mi?

Ağaçta dal kesen Hoca Nasrettin’e aşağıdan birisi bağırır;

- Hocam,Bindiğin dalı kesiyorsun!

-Hay Allah! Ne hata yapıyorum, der.

Sonuç olarak; "Şeriat gelsin de isterse Türkiye batsın ben razıyım," düşüncesini açık açık söyleyen zihniyeti anlamaya çalışalım. Ülkemiz hakkındaki bu düşünceyi gizli ajandalarında onaylayan insanların bilinçaltındaki asıl niyetleri budur. Tehlike de bu gizlenmededir.

Yok, canım bu da ne demek demeyelim. Bu düşüncenin oluşturduğu zihniyetin kötü niyetini iş işten geçmeden anlayalım.

Çünkü ülkemizin zihniyet haritası bu anlayışla beslenmektedir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.