Doğu Anadolu’nun cazibe kenti olan Erzurum, geçmiş dönemlerden beri bölgenin sağlık merkezi konumundadır.

Bu özelliğinden dolayıdır ki Erzurum dün olduğu gibi bu gün de donanımlı hastanelere sahiptir.

Savaşların ve işgallerin yaşandığı günlerin en gözde hastaneleri askeri hastanelerdir.

Erzurum’da ilk askeri hastane 1835 yılında açılmıştır.1875 yılında Yoncalık Kışlası’nda hizmet veren askeri hastane, Sultan Abdulaziz döneminde Erzurum Merkez Hastanesi adı altında görev yapmış, bu isim 1902 yılında Mevki Hastanesi olarak değişmiştir.

1920 yılında, 15. Kolordu Hastanesi olan bu hastane, 1925 yılanda, Harbiye Kışlası’na (İç Tedarik Bölge Başkanlığı) taşınarak “Müstahkem Mevki Hastanesi” ismini almıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra silahlı kuvvetlere devredilen Erzurum Meclis-i Umumi Binası, 1936 yılında hastane olarak inşa edilmiş ve açılışı 1937 yılında Mareşal Fevzi Çakmak tarafından yapılmıştır

.

Açılışını Fevzi Çakmak’ın yapmasından dolayı da hastaneye “Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi” ismi verilmiştir.

Kısa zaman içerisinde Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi, ülkenin en gözde askeri hastanelerinden biri olarak ün kazanmıştır.

Ülkenin şöhretli askeri hekimleri şark görevi için bölgenin tek askeri hastanesi olan Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi’ne gelmişler, ayrıca vatani görevlerini yerine getiren yedek subay hekimler de bu kadrolara zenginlik katmışlardır.

Eski Sağlık Bakanlarından Prof. Dr. Nusret Karasu, Mazhar Osman’dan sonra Türkiye’nin Nöropsikiyatri dalındaki ünlü ismi Prof. Dr. Rasim Adasal, dahiliye bölümü kurucularından Prof. Dr. İrfan Titiz, Kadın Doğumcu Prof. Dr. Ziya Üstün, Ankara Tıp Fak. Radyoloji Bölümü kurucusu Prof. Dr. Efdal Aşar, Ankara Tıp Fak Dekanlarından İzzettin Birand, Prof. Dr. Naci Seber, Prof. Dr. Raci Aydın, Prof. Dr. Fahrettin Alpaslan, Dr. Haydar Dümen, Plastik Cerrah Harun Özkan gibi ünlü hekimler Mareşal Çakmak Hastanesi’nde görev yapmışlardır.

Ankara Tıp Fakültesi’nin kuruluşunda görev alan hocaların büyük çoğunluğu Gülhane Askeri Hastanesi’nin hekimleri olup bunların büyük çoğunluğu şark hizmeti için geldikleri Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi’nde çalışmışlardır.

Erzurum’a ve bölgeye sağlık konusunda ciddi katkıları olan bu hekimlerden bir çoğu Erzurum’da kaldıkları müddetçe gördükleri dostlukları, sıcak ilişkileri, şehrin doğal ve kültürel zenginliklerini kaleme almışlar, bir nevi Erzurum’un kültür elçileri olmuşlardır.

İşte bunlardan biri hocaların hocası olarak, bilinen Türkiye’nin önemli Nöropsikiyatristlerinden olan Prof. Dr. Rasim Adasal’dır.

Trenin Erzincan’a ulaştığı 1938 yılında Erzurum’a gelen ve burada üç yıl kalan Rasim Hoca, Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı şehir olmasından ve 23 Temmuz Erzurum Kongresi’ne ev sahipliği yapmasından dolayı Erzurum’u “İstisnaî bir belde” olarak tanımlar.

Kışın en şiddetli geçtiği günlerde yola çıkan Rasim Hoca, gelir¬ken birtakım kaygılar taşıdığını itiraf etmekle birlikte, şehirde kendisine gösterilen saygıdan ve konuk severlikten dolayı bu düşüncesinin birkaç hafta sonra yavaş yavaş ortadan kalktığını söylemektedir.

Zaman içerisinde şehirde çevre yapan Rasim Hoca, Erzurum Erkek Lisesi öğretmenlerinden Bahadır Dülger, Reşat Tardü, İzzet Deliçay ve Faik Binal ile dostluk kurmuş, sohbetler yapmış, evlerdeki meşk gecelerine katılmıştır.

Erzurum’da tıbbi ve fikri yazılar okuma fırsatı bulduğu için genel kültürünün geliştiğini söyleyen Rasim Adasal, kendisini Erzurum’a sevgi ile bağlayan sebeplerin başında bu okuma alışkanlığının geldiğini belirtmektedir.

Kolu kısa atlara binerek Hınıs’a giden Hoca, Tortum Şelalesi’nin muhteşemliğini Ilıca ve Hasankale’nin şifalı sularını anlatırken, Erzurum’un havasının güzelliğinden, sularının lezzetinden, havasının sağlamlığından, insani ilişkilerin mükemmelliğinden övgü ile bahseder.

Orhan Veli’nin “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı...” şiirine atfen “Erzurum’u seviyorum, gözlerim kapalı” diyen Rasim Adasal’ın en büyük arzusu, kadim şehir Erzurum’un ve dadaş karak-terinin psikolojisini, psikanalizini yapacak bir kitabın yazılmasıdır.

1902 yılında Girit’de doğan Rasim Adasal, 1920 yılında Vefa Lisesi’ni bitirmiş ve askeri tıp öğrencisi olarak İstanbul Tıp Fakültesi’ne kaydolmuş, bu okuldan 1925 yılında teğmen rütbesiyle mezun olmuştur.

1926 yılında İstanbul Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde ruh ve sinir hastalıkları asistanı olan Adasal, 1932 yılında doçent olmuş, nöropsikiyatri uzmanı olarak değişik askeri hastanelerde görev yapmıştır.

1943 yılında profesör olan Adasal, 1972 yılına kadar GATA ve Ankara Tıp Fakültesi’nde çalışmış, daha sonra dokuz yıl Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nda Ruh Sağlığı derslerine girmiştir.

Türkiye’de modern psikiyatrinin kurucularından olan Rasim Adasal 1982 yılında İzmir’de vefat etmiştir.

Kaynak: Karasu Nusret, Özyardımcı Nihat, Çeşitli Yönleri ile Erzurum ve Çevresi, Ulusal Verem Savaş Derneği, Erzurum, 1968.

Son Devrin Osmanlı Hastahaneleri, Çamlıca, İstanbul, 2008.

Özdemir Hikmet, Salgın Hastalıklardan Ölümler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2010.

t24.com. Haber. 28.08. 2016.

PROF. DR. RASİM ADASAL

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Fatma Gürsoy 2023-01-13 19:26:54

Rasim ADASAL annemin öz sayısıdır 93 yaşında İzmir in Urla ilçesinde yaşamaktadır.ailede yaşayan tek ilk kuşağın temsilcisidir şu anda. Dayısı hakkında yazılanları ona okudum.bende hatırlıyorum kendisini Allah rahmet eylesin.