İlk önce güneşin doğduğu bizim ellerde, ‘Gençler 17-23 yaş arasında kendileri evlenir, 24-30 yaş arasında ana babası everir, 30’dan sonra ise Allah rast getire’ denilir. Maalesef artık bu anlayış değişti. Gençler evlenmiyor, evlenenler ayrılıyor. 2024 yılında ülke genelinde, 568 bin 395 evlilik yapılırken, 173 bin 342 ayrılık yaşandı.
Ne yazık ki, ülkemiz nüfus hızı kritik eşiğin altına düşmüş durumda. Nüfusun yenilebilmesi için tabanın 2.10 olması gerekiyor. Ülkemizde bu oran 1,51’e düştü. Bunun anlamı neslimiz kuruyor..! Memleketim Erzurum’da da bu oran 1,68 seviyesinde. Erzurum’da 2024 yılında 4 bin 550 evlilik yapılırken, 825 evlilik hüsranla sonuçlandı. Tüm yurtta olduğu gibi Erzurum’da da gençler evlilikten kaçıyor, evlenenler de ayrılığı özgürlük olarak görüyor. Peki ama ahalimiz neden evlenmiyor?
Köylerimizde, köylü gençler evlenemiyor, çünkü kimse köyde yaşayan gence, kız vermiyor. Gençler masa başı iş istiyor. Bulamayınca çalışmıyor. Baba eline bakan genç, hayata küsüyor ve evlenmiyor. Evlilik maliyetleri çok yüksek ve yöresel gelenekler çok ağır. Aileler altından kalkamıyor. Son yıllarda artan boşanmalar, insanları evlilikten soğutuyor. Kız ve erkek taraflarının bitmek bilmeyen ağır istekleri, yangının hararetini iyice artırıyor.
Sosyal medya evlilik olmadan da yaşanabileceğini sürekli pompalıyor. Televizyon dizilerindeki ahlak, erdem ve insanlık dışı sahnelerle örf, adet, geleneklere aykırı yaşantı beyinlere kazınıyor. Ayrılıklarla ilgili yakın çevredeki örnekler gençlerin, Allah’ın emri, peygamberin kavliyle başlayan cümlelerden uzak durmalarına neden oluyor. Oysa ki Allah, Nur suresi 32. ayete, açıkça evliliğe teşvik ediyor. Keşke anlayabilseydik..!
‘Gençler neden evlenmiyor’ sorusuna kısa bir fıkrayla cevap arayalım. ‘’Öğretmen sınıfta öğrencilere sorar. Çocuklar balıklar neden konuşmazlar? Temel elini kaldırır ve cevabı yapıştırır. Öğretmenim senin de kafanı suya soksalar sen de konuşmazsın’’. Maalesef durum bu… Asgari ücretle geçinen bir genç nasıl aile kurabilir? 100 gram altının fiyatını öğrenen sıtmaya tutulur. Kız tarafının taleplerini dinleyen felç geçirir. Düğün salonuydu, yemekti, gelinlikti, eşyaydı derken insanın tansiyonu düşmez mi? Buna bir de ev kirası eklenince, evliliğin yoluna taşlar, çiviler döşenmiş olmuyor mu? Bu şartlarda kimse evlenir çocuk yapar mı?
Sonuç, aile yapımıza da neslimize de kibrit çakıyoruz, bilesiniz..!