Şunu hep deriz:
Her takım ya da her futbolcunun “kötü futbol” oynama hakkı vardır; ama hiçbir takım ve hiçbir futbolcunun bunu alışkanlık haline getirme lüksü yoktur!
İlaveten…
Hocaların da hata yapma hakları vardır; ama onların da tıpkı öğrencileri gibi, sürekli hata yapma lüksleri yoktur, olmamıştır…
Ve fakat gelin görün ki; Erzurumspor’da hocasından topçusuna varıncaya kadar herkes, işte böyle bir lüksü yaşıyor…
Bir dediler, “olur” dedik…
İki dediler, “olsun” dedik…
Önümüze üçü getirdiler, yine ses etmedik…
Eeee!
Baktılar ki, nasılsa ses çıkaran yok; onlar da eşeğin kulağına su kaçırmaya devam ettiler!
Şimdi!
Tablo öyle garip bir tablo ki; aşağı tükürsek takımla, yukarı tükürsek hocayla karşılaşıyoruz…
Takıma el atıyoruz, elimizde kalıyor…
Hocaya el atıyoruz, elimizde kalıyor…
“Susalım” diyoruz, içimizde kalıyor…
İyi de, nereye kadar?
(…)
SALDIM BAYIRA, MEVLA KAYIRA…
Eğriye eğri, doğruya doğru…
Erzurumspor’un Galatasaray karşısındaki beceriksizliği hakemlerin gölgesinde kaldı, orası tamam da…
Karagümrük karşısındaki rezil futbolu neyle gizleyelim peki?
Örneğin: “Necmi Kadıoğlu Stadı’nın çimleri futbola elverişli değildi, ondan kaybettik!” diyebilir miyiz?
Ya da şöyle desek nasıl olur: “Akşamın darında top oynadık ama güneş yine de gözümüzü aldı!”
Ne dersiniz, olabilir mi?
Bundan öncekileri sineye çektiği gibi, Erzurumspor camiası gerçekleri bir kez daha görmezden gelebilir mi acaba?
Cevap?
Cevap yok!
Çünkü camianın bu saatten sonra “Palas Pandıras” bir futbola tahammülü kalmadığı gibi, “Saldım Bayıra, Mevla Kayıra” formunda bir takım için gösterilecek sabrı da yok!..
Haksızsak söyleyin lütfen!
Cuma günü oynanan futbol, bir kere futbol değildi bu biiir!
Takım, sahaya sanki mücadele etmek için değil de, üç puanı bir an önce rakip takıma hediye etmek için çıkmıştı, ikiii!
Ve çok ilginçtir!
Şifo Mehmet de bu tiyatroyu herkes gibi izlemekle/oynamakla yetindi, bu da üç!
Kim ne derse desin!
Karagümrük maçı ve alınan mağlubiyet kesinlikle ve kesinlikle masum değildi!
Yani?
Yanisi şu:
Perdenin arkasında, önünde hatta ve hatta dibinde-köşesinde neler oluyor bilmiyoruz; ama takıma bir haller olduğundan ve de ortada bir şeylerin döndüğünden adımız kadar eminiz…
Nokta!