Sert bir mizaç vakur bir duruş sahibiydi...
En yakın arkadaşlarımdan birinin; Yusuf Kocabeyoğlu'nun babasıydı...
Esnaftı Hacı Lütfü Bey...
Kumaş ticaretiyle meşguldü...
Ancak zamanını sadece ticarete hasretmezdi...
Sosyal yönü de alabildiğine kabarıktı.
Cemiyet cemaat işlerine tecessüsle yaklaşan, tecrübeleri ışığında etrafını aydınlatmayı vazife bilenlerdendi...
Uzun yıllar Ticaret Odası'nın çeşitli kademelerinde görev almıştı...
Şimdilerde karizma diye tarif edilen bir ağırlık taşırdı hacım...
Eskilerin "havfi basan" dedikleri tipti.
Buna mukabil; esasında alabildiğine müşfik ve olabildiğince merhamet sahibiydi...
Çelebi Dadaş tiplemesine birebir oturan bir kıvamdaydı...
Mümin bir büyüğümüzdü...
İyi insan tarifinde geçtiği şekliyle kalbi muhkem birisiydi...
O nispette, İnsanlar arasındayken dilini, sofrada iken elini, başkalarının hanesindeyken gözünü muhafaza eden bir Dadaştı da...
Bu nokta'da, Hacı Lütfü Bey'in mümin sıfatına perçin olacak bir hatıra nakledeyim...
Hacı işini ciddiye alan bir esnaftı...
Vereceğine sağlam olduğu gibi, alacağını da takipten imtina etmeyen bir yapıdaydı...
Bu tutumu Ticaret Kanununda tarifi yapılan tüccarın "basiretli olma" şartının yerine getirilmesi anlamındaydı..
Avukatı Uğur Kızılkaya anlattı...
Uğur daha çok yeni bir avukat...
İhtimal ki, Hacı Lütfü Bey, biraz da ona destek mahiyetiyle ödenmeyen bir kısım alacak senetlerini Uğur'a götürüyor...
Maksadı alacak tahsili...
Ancak...
Sıkı bir tembihle beraber işi veriyor...
"Benim alacaklarımdan asla faiz ya da gecikme zammı almayacaksın."
Şaşırdınız değil mi?
Avukat Uğur'da şaşırıyor...
İtiraza vakit kalmadan bir başka talepte daha bulunuyor Lütfü Bey amca...
"Avukatlık masraflarını da karşı taraftan almayacaksın, ne lazımsa benden talep edeceksin"
Tam tabiriyle, bir merhamet abidesi...
Hacı Lütfü 1996 yılında geçirdiği beyin kanamasına kadar ki süreyi etrafını tenvir ve mamur hale getirmekle yaşadı...
10 yıla yakın geçirdiği felçli sürede de, kimseye sıkıntı yaşatmadı...
Zaman zaman dükkana uğrar eş dostla sohbet ederdi...
Mütvekkildi...
O'dan gelene bin şükür derdi daima...
Başkasına yaptığı iyilikleri de, kendisine yapılan kötülükleri de unutan biriydi...
Unutmadığı şeyler ise yüce yaratanı ve ilahi emir olan ölüm'dü...
O, ölümü 2004 yılının eylül ayında tattı..
Hiç unutmadan yaşamıştı zaten...
Cenazesinde bulunamamak içimi burkan olaylardandır...
Bu ukdeyi, Yasin-i şeriflerle, Fatihalarla hafifletmeye çalışıyoruz...
Umarız hakkını helal etmiştir bize...