Erzurum’da, Ramazan ayında sizce ne güzel?
İftar mı yoksa sahur mu?
Veya…
İftar öncesi pide kuyruğu olabilir mi mesela ya da ne bilelim kadayıf izdihamı?
Yok, yok!
Erzurum’da Ramazan ayının en güzel yanı, camilerimizi dahi adeta sarıp sarmalayan o rahmet iklimidir kesin…
Evet, bu saydıklarımızın hepsi baştan sona doğru aslında… Zira Ramazan ayını bir başka güzel ve ayrıcalıklı kılan o kadar çok yönü var ki Erzurum’un; sıralasanız bitiremezsiniz bu ve bunun gibi örnekleri...
Erzurum işte bu yüzden farklıdır…
Erzurum’da oruç tutmak, işte bu yüzden haz verir insana… İşte bu yüzdendir ki; İzmir’den, Ankara’dan, İstanbul, Bursa ve Kocaeli’nden, kısaca yurdun dört bir yanından yediden yetmişe, torun-tombalak, çocuk-çömbelek herkes Erzurum’un yolunu tutar…
Hedef bellidir:
Ramazan’ı Erzurum’da geçirmek ve dahi orucunu da yine Erzurum’da tutmaktır…
Bu kadar açık ve nettir…
Şimdi…
Birçoğumuz öyle ya da böyle yaz tatili yapıyoruz ya da yapanları görüyor, tanıyor ya da biliyoruzdur…
Misal, size “kum ve deniz” desek; zihninizdeki ilk çağrışımı ya Akdeniz veyahut da Ege kıyıları olur… Ya da Antalya, Alanya, Çeşme, Didim, Bodrum vesaire, vesaire…
Çünkü neden?
Bu bölgeler ve isimlerini saydığımız bu yöreler, tatille, güneşle, denizle ve kumla bütünleşmiştir de, ondan… Dolayısıyla deniz ve kum meraklısı ne kadar insan varsa, yaz tatili rotası hep buralardır…
“ERZURUM’DA RAMAZAN” DİYECEĞİZ, O KADAR…
Tabi, yaz tatili kum ve güneşten ibaret değil elbette… Binlercesi de vardır ki, tatilde çıkar dağın başına, püfür püfür esen rüzgâr eşliğinde yaylaların keyfini çıkarır… Kimi kaplıcaya gider, kimi tarlaya girer, kimisi yüzer, kimisi gezer; kısaca herkesin bir tatil anlayışı ve buna paralel olarak da bir tatil tarzı vardır… Haliyle istikameti de, rotayı da, tatilin işte bu tarzı belirler…
Değil mi yani?
Yaylalara meraklı birisini, kafasını kesseniz plaja götüremeyeceğiniz gibi, kendisini plaj kumlarına gömmüş birisini de, doğal olarak yaylaya çıkaramazsınız…
Ama her ikisini de Erzurum’a pekala getirebilirsiniz…
Ramazan’la hem de…
Oruçla…
Bu şehirde yıllardır buna feveran ediyoruz işte…
Ne diyoruz?
“Ramazan ayı Erzurum için hakikaten bir nimettir” diyoruz… Mukayese yapacak olsak mesela; kış turizmi falan inanın hikâye kalır yanında…
Zahmetsiz, külfetsiz, masrafsız…
“Erzurum’da Ramazan” diyeceğiz, o kadar…
“Erzurum’da Oruç tutmak, bir başkadır” diyeceğiz, o kadar…
Hani demin dedik ya, ‘deniz, kum ve güneş denilince akla falanca il ve filanca bölge geliyor’ diye!
Hah işte!
Ramazan denilince de, akıllara ilk Erzurum gelsin…
Olamaz mı yani?
Gelemez mi?
Hem gelir, hem de öyle bir olur ki; aklına getirmeyene yazık olur asıl…
ANTALYA NERE, ERZURUM NERE?
Belki diyeceksiniz ki;
- Antalya nere, Erzurum nere?
Tamam da…
Antalya’ya deniz kovalarla mı taşındı?
Elbette hayır…
Peki, ya kum veyahut güneş nedir? Bunlar Antalya için Allah vergisi değil midir?
Öyledir tabi…
Eee, sorun ne o halde?
Deniz, kum ve güneş Antalya için Allah vergisi oluyor da, Ramazan ayı ne oluyor?
Allah’ın emri olmuyor mu?
Evet, oluyor…
Bakın!
Tane tane anlatınca ne de güzel oluyor, değil mi?
Demek ki, neymiş?
Mesele, kum, deniz veyahut güneş meselesi değilmiş… Asıl mesele, Allah vergisi bu nimetleri tekmili birden faydaya dönüştürebilmekmiş… Tıpkı Ramazan gibi bir nimeti Erzurum’da faydaya dönüştürebilmek gibi…
Sahi!
Bu yıl geçti belki, ama bir dahaki Ramazan ayına bir yıldan çok daha fazlası var önümüzde…
Hadi bakalım, kolay gelsin…