Bir kızılderili sözü der ki;
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”
*
Evet…
Tarım arazilerine beton yığınları dikme adına biribirimizle yarış ettiğimiz, böceğin, kuşun, kelebeğin, dağdaki kurtun, ayının, tilkinin hakkını hiçe saydığımız müddetçe olacağı budur.
*
Ne kötü bir son, ne vahim durum.
*
Erzurum Teknik Üniversitesi’nin (ETÜ) inat ve ısrarla kurulduğu yerle ilgili tartışmalar, hepimizin malumu.
*
Binlerce dönüm tarım arazisi ve yeşil alanın mahvına sebep olacak bir girişim, Danıştay’ın verdiği “yürütmenin durdurulması” kararı ile şimdilik buzdolabına kaldırılmış durumda.
Nihai karar nasıl olur, bunu birlikte göreceğiz.
Umarım Danıştay kararında diretir.
*
Erzurum, toprak büyüklüğü bakımından ülkemizin sayılı birkaç ilinden bir tanesi.
Bir ucundan diğerine uzaklığı neredeyse 450 kilometre.
Anlayacağınız dağ, taş bomboş yatıyor.
Ama gelin görün ki, yatırım yapılacak hiç yer yokmuş gibi, yatırımcılarımız(!) yeşilin, çiçeğin, böceğin hakkına göz dikmeyi, hayvanların hakkını gaspetmeyi marifet sanıyor.
Ne ayıp şey.
*
Binlerce dönüm toprağı boşu boşuna yattığı bir şehirde yeşil alanlara, tarım arazilerine göz dikilmesi, bana sorarsanız “hizmet” veya “yatırım” değil, olsa olsa bu şehrin geleceğine yönelik atılmış “ihanet adımı” olur.
*
Ağır bir suçlama.
Kabul.
Ama ne demek istediğimi anlatırsam, sanırım o zaman beni anlayışla karşılarsınız.
*
Atatürk Üniversitesi’nin talan edilmek istenilen arazisinin bir benzeri de Sanayi’nin hemen çıkışında, Soğucak Köyü’nün karşısında bulunuyor.
Tortum yönüne gitmek için yola çıktığınızda, Sanayi Köprüsü’nü iner inmez görürsünüz o alanı.
*
Koca alan tarım arazisi sanırım değil, olsa ekim yapılır.
Otlak olabilir.
Şimdi sıkı durun!
İşte o otlağa bugünlerde mobilyacılar site yapacağız” diyerek talip olmuş.
Bin dönüm yer istiyorlarmış.
Kimden?
Pek tabi ki, Milli Emlak’tan.
*
Korkunç bir rakam ve korkunç bir düşünce.
*
Şehrin alt tarafında bulunan ve giderek çok daha iğreti hale gelen sanayiyi bi gözünüzün önüne getirin.
Orası güya bir zamanlar şehrin dışıydı, şimdi içi.
Sanayinin şehrin çok daha dışına çıkartılmasının düşünüldüğü bir dönemde, yeni bir sanayi sitesini oraya yamamak, yani “yatırım” adı altında beton yığınları ile kenti kelepçelemek!
Sorarım size, yapılanın adı “ihanet” olmaz mı?
***
“Mobilyacılar site kurmasın” demiyorum.
Asla.
Böyle bi karşı duruşum kesinlikle yok.
Aksine, mobilyacılar site de kursun, fabrika da yapsın ve çok daha modern işyerlerinde hizmet versinler.
Karşı çıkarsam namerdim.
Ama mobilyacı, demirci, bakırcı, otomobil satıcısı gidip de şehrin akciğerlerini tıkamasın, gidip de kuşların, böceklerin, kelebeklerin yaşam hakkına tecavüz etmesin.
Bence oralar onların, bizim değil!
***
Bir gazeteci olarak ben, Erzurum’u bekleyen böylesi bir tehlikeden haberdar etmek, dolayısıyla kamuoyunu bilgilendirmekle görevliyim.
Yani görevim “duyurmakla” sınırlı.
Bundan ötesi, başta Erzurum Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, Tarım ve Orman gibi müdürlüklerin inisiyatifinde.
***
Eğer onlar izin vermezse bu proje vücut bulamayacak.
Ama aksi olursa…
O vakit şehre ve şehrin meselelerine sahip çıkacak tıpkı Ziraat Mühendisleri Odası’nın cengaverleri gibi…
Birileri umarım yine çıkar ortaya.
Umarım.