‘’Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz’’ diyor ABD’nin tarihe geçen 56. dışişleri bakanı Henry Kissinger. Dünyanın en zengin işadamı Bill Gates ise, bugün tüm dünyada tarım arazilerini satın alıyor. Her neyse dönelim konumuza. Marketler fiyat etiketlerini değiştirmekten usandı, millet çarşıya pazara gitmekten korkar oldu. Sebep gıda fiyatlarındaki önlenemez artışlar. Gıda fiyatları düşsün diye neler mi yapıldı? İthalat, hal yasası, gıda komitesi, erken uyarı sistemi, tanzim satış mağazaları, depo baskınları ve cezalar… Ama fiyatlar düşmüyor aksine artıyor. Suçlu; zincir marketler mi dersiniz..?

Gıda fiyatlarındaki artış zengin olsun fakir olsun herkesin kesesini etkiler oldu. İşin uzmanları diyor ki; ‘’İşin temeline inilmedi. Tarımda üretim planlaması yapılmadı ve büyükşehir yasasıyla tarım alanları daraltıldı. (Tarım bakanı bile yasanın tarıma zarar verdiğini söyledi). Üretim için gerekli olan girdi maliyetleri azaltılamadı. Tarladan sofraya uzanan süreç yönetilemedi’’. İyi ama Tarım bakanı geçtiğimiz yıl bahar döneminde gıda ve gıda fiyatları için 106 tedbirin alındığını söylememiş miydi..? Hani fiyatlar kontrol altına alınmıştı alınacaktı..? Peki ama mutfaklar alev ateş…

Hatırlayın, 2008 yılında yem fiyatları arttı. Süt inekleri bile kesilir oldu. Sonra et krizi çıktı. O gün bugündür et ithal ediyoruz. Et ve süt kurumu kasaplarla rekabet edercesine mağazalar açtı. TÜİK verilerine göre, 825 bin 725 büyükbaş hayvan sayısıyla ülkemizin et deposu Erzurum’da çoğu kişi hayvancılık yapmaktan vazgeçerek köylerini terk edip şehirlerde tüketici konumuna geçti. Dolayısıyla, başka ülkelerin etleri sofralarımızı süslemeye başladı.

Diğer yanda sebze ve meyve ucuzlasın diye hal yasası çıkarıldı ama sonuç değişmedi. Hububat, bakliyat, yem, saman, soğan, patates, Buğday ve daha birçok üründe ithalat için vergiler sıfırlandı. Devletin ilgili kurumları ithalat ofisi gibi çalıştı. Depolara baskınlar yapıldı, gıda komitesi oluşturuldu, cezalar yazıldı. Ve daha neler yapılmadı ki…

Tarladaki fiyatla market fiyatı arasındaki uçurum sürekli açılmaya devam etti. Tarım ülkesi olmamıza rağmen gıda enflasyonu en yüksek topraklar olduk. Üretimden tüketime kadar olan süreci bir türlü rayına oturtturamadık. Yani tarımdan zenginlik üretmek yerine, ithalata dayalı politika uyguladık. Öyle ki, ülkemizin 15. patates üretim merkezi olan Erzurum Pasinler’de yılda 83 bin 490 ton Patates yetiştirilirken, iki yıldır 300 ton patates bile hatıra gönüle satılır oldu.

Elalem saksıda tarım yaparak, halkına yerli malı ürün yedirirken, biz ithalatla sofra kurmayı maharet saydık. Sözün özü; Türkiye tarımda kendi kendine yeten dünyadaki yedi ülkeden birisi. Bunu hatırlayıp, tohumlarımızı toprağa atmazsak, gıda fiyatlarını daha çok konuşuruz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.