Kar yağardı, altmışlı yıllarda; mahallemize!

Karı önce penceremizden Palandöken dağlarının zirvesinden görürdük. Daha sonra Aziziye tabyalarında kar görünürdü. Erzurum Kalesi’ne kar düştüğünde artık sırada mahallemiz vardı!

Önce tozak, sonra şilopa sonra kar; lapa lapa, sonra tipi sonra buz!

Kar yağdığında komşularımızla evlerimizin önlerini küreklerle açardık. Kürek sallayacak kimsesi olmayanların kapısı mahallelimizle açılırdı.

Geceleri godida beşe satılırdı sokağımızda. Bardağı beş kuruştu.

Bacalarımızı kürürdük. Bizim kürenecek küçük bir baca kapısı vardı; kimseden geri kalmamak (!) için orasını büyük bir işmiş gibi uflayarak, puflayarak kürürdüm.

Kürenen karlar sokağımızda büyük tepeler oluştururlardı. Dev tepeler olurdu. Elbette ortaokul birinci sınıftaki boyumla bakıyordum tepelere!

Sonra kızaklarımız vardı, ağaçtan yaptırırdık, altlarına demir çaktırırdık.

Herkesin kızağı yoktu tabii ki! Uzak sokaklara veya ana caddelere gitmemek için bana da çok sonraları kızak yaptırılmıştı. Kızak derken de üç parça, iki altlık bir üstlük tahta, üstüne eski halı parçası veya bir sandalye halısı, bir de önüne rüzgârlığa benzeyen bir küçük tahta parçası!

Mahallemizde kürenen karlardan oluşan tepelerden kayardık. Zemherilerde sulardık, donardı.

Kar yağıp, bacalar kürelendikten sonra artık mahallemize motorlu araçlar ta bahara kadar giremezlerdi. Günlük tek atlı arabalarla çöplerimiz alınırdı. O arabalara Gümüşhane arabaları derdik. Devrilme tehlikesi atlatmadan, kara saplanmadan bilmem ki sokağımıza fayton veya at arabası girebilir miydi?

Akşamları onbeş yirmi metrekarelik odalarımız vardı; yirmi kişi misafir gelirdi. Soba kadar sıcak akrabalarımız vardı, kimse şikâyetçi olmazdı. Dedemden çiğ kestane almasını isterdik, sobada pişirelim diye; kabul etmezdi, dışarıda kestane pişirip satan evine ekmek, çocuğuna süt götürenler var, derdi!

Bizde sobanın üstünde dilimli fırınında közleme kartol yapardık!

Geceleri gezmeye giderdik, dönüşümüzde Skoda otobüslere binerdik. Bazen faytonla. Zanka bulalım diye dua ederdim! Daha eskilerde içlerinde mantız yanarmış! O zemherilerde gece saat onlarda dönüşleri hiç unutmam! Ortalık sessiz, ya kar yağıyor ya karın ayazı ortalığı zapt etmiş. Büyük Postane’nin girişinde bazen otobüs beklerdik, büyük yuvarlak iki tane penceresi vardı. Ve duvardaki büyük bir yuvarlak saat! Ve fayton ve otobüs olmazdı, yürüme giderdik. Karların ayaklarımızı bastığımızdaki çıkardığı gıcırtısına dalar yürürdük. Yürüdükçe yarışır, yürüdükçe yol bitmesin isterdik.

Şimdiki insanlar bu şartlarda asla evlerinden çıkmazlardı.

Geceleri konferanslar, tiyatrolar, spor müsabakaları olurdu; kaçırmazdık. At yok araba yok!

Önce caddelerde belediye kar çalışması yapardı. İşçiler kazma ile kırar, kürekler ile tek atlı arabalarına doldurur götürürlerdi kar ve buz parçalarını.

Sonra sokağımıza sıra gelirdi. O kaydığımız tepelerimiz yerle bir olurdu.

O zaman da Özcan ve Özer Ağabeylerimin bir çift kayakları vardı, onları sırayla tekini ayağımıza bağlar kayardık!

Sonra karlar erimeğe başlardı, evlerin önünde su birikintileri olurdu. Ve biz bu sefer kazma kürek bazen keser ve tava ile ark yapardık. Herkes evinin sınırına kadar arklar açardı.

Dört yıl boyunca sonraları pazarlama yapmak için her gün ilçelere veya yakın illere gidip geldim. Daha sonra da yirmi beş yıl iş gereği karda buzda yolculuklar yaptım.

Hatta neredeyse kaldığımız Tutak deresinde aracımızı yakacaktık; donmamak için!

Karayollarındaydı lisemiz. Oradan bazen eve gelebilmek o kadar zor olurdu ki; pantolumuzun paçalarını botlarımızın içine koyardık, nefes almaya zorlanırdık. Ağzıma mendil tutarak konuştuğumu bilirim.

Dükkân komşularımızla oturduğumuz küçücük çay ocağındaki sobanın başındaki sohbetlerin, bağrışmaların, tartışmaların tadı başka yerde olabilir mi; herhâlde yoktur; inanmam!

Kış kutsaldır, herkesin ocağı tütmeli, herkesin aşı olmalı, soğukta olmamalı! Bunlar eksikse her şey eksiktir! Kış o zaman; zulümdür!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.