Geçtiğimiz hafta Erzurum hayli hareketliydi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Erzurum’a gelecek olması, başta Büyükşehir olmak üzere tüm belediyeleri harekete geçirmişti.
Başbakan’ın bu gezisi öncesinde de, tıpkı diğer gezilerinin öncesinde olduğu gibi, tam bir Ahmet Küçükler şovu yaşandı.
Yine güzergahtaki yolların asfaltı yenilendi, yine kaldırımlara makyaj yapıldı, orta refüjlere yine binlerce çiçek dikildi, yollar yıkandı, kel ve fodul yerler düzeltildi falan, filan!
***
Bunların hepsi halka hizmet için gözüküyor olsa da, asıl amaç şüphesiz “Başbakan’a şirin görünmek” ve yerel seçimlerin arefesinde ondan “aferin” almak içindi.
***
Başkan, Başbakan’dan o aferini aldı mı bilemem ama, adaylık konusunda rakiplerine caka sattığını söyleyebilirim.
***
Bana sorarsanız, adaylık konusunda inanılmaz bir iştiyak ve hevesle çalışan Ahmet Küçükler, Sağlık eski bakanı Recep Akdağ’ın, “Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olmayacağım” açıklamasından sonra, “en favori” isim haline geldi.
Başkan’ı şu ana kadar zorlayacak bir popüler isim henüz ortaya çıkmış değil.
Bundan sonra çıkar mı, elbet çıkar.
Ama yine de ben aday adayları içinde Ahmet Küçükler’in en ön safta yer alacağı inancı taşıyanlardanım.
***
Tabi bu konuda son sözü Recep Tayyip Erdoğan söyleyecektir.
Ak Parti adayının kim olduğunu da belki birkaç ay daha bekleyecek ama sonunda göreceğiz.
***
Her neyse.
Ben, yerel seçimlerle ilgili değerlendirmeleri daha sonraki günlere bırakıp, geleyim mitinglere.
***
Öyle zannediyorum ki, hem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve hem de Ak Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan, Erzurum’dan memnun ayrılmışlardır.
***
Çünkü İstasyon Meydanı’nda toplanan kalabalıklar, her iki lidere de “seninleyiz” mesajı vermiştir.
***
Cumartesi günü Devlet Bahçeli’nin topladığı kalabalık, şimdiye kadar Erzurum’da bir MHP mitinginde gördüğüm en fazla kalabalıktı.
***
İstasyon Meydanı’na inen yolun sınırları var.
MHP şimdiye kadarki mitinglerinde Migros sınırını hiç aşamamıştı, bu kez 50. Yıl Caddesi sınırı da aşıldı.
İl Başkanı Zekai Kaya, MHP’nin bu “zor” mitinginde o zor’u, sınırları aşarak başarılı olmuştur.
***
Ak Parti’nin aynı meydanda bir gün sonra yaptığı mitinge gelince…
***
O kalabalıkların meydanda toplanmaması için hiçbir neden yoktu.
Recep Tayyip Erdoğan’a halkın duyduğu sevgi, İstasyon Meydanı’na yansıyacaktı, yansıdı da.
***
Sevgi elbet önemli.
Tabi Ak Parti teşkilatlarının, özellikle de İl Başkanı Murat Kılıç’ın performansını da yabana atmamak gerekir.
Çok çalıştı Kılıç ve ekibi.
Hiçbir tatsızlığa ve olumsuz sürprizlere meydan vermeme adına ne gerekiyorsa, o yapıldı, dolayısıyla da bir önemli sınav onlar açısından da kazasız, belasız atlatıldı.
***
Mitingler geride kaldı ve biz bugünden itibaren döndük normal hayata.
***
Önümüz Ramazan.
Ardından tatil bitecek, okullar açılacak ve derken kış gelecek.
Halk olarak bizim zor’luğumuz ortada.
O zorluk şimdiye kadar hiç bitmedi, sanki bitmeyeceğe de benziyor gibi.
***
Ancak, son zamanlarda gördüğümüz ve yaşadığımız hoş’luklar, şahsen benim içimde “umudun filizlenmesine” sebebiyet verdi.
***
“Nedir o hoşluk” derseniz?
“Vali Ahmet Altıparmak”tır derim size.
***
Geçtiğimiz hafta Erzurum Gazetecileri Cemiyeti olarak sayın Altıparmak’a “hoş geldiniz, hayırlı olsun” ziyaretinde bulunmuş, daracık zamanda sohbet etme imkanı bulmuştuk.
***
İlk izlenimimiz hayli olumluydu.
***
Vali Bey’de gördüğümüz heyecan ve samimiyet doğrusu beni de etkilemişti.
Elinde küçük bir defter, neyi önemli buluyor ve görüyorsa not ediyordu...
Özellikle de Erzurum’un sorunlarını.
***
Neydi memleketin acil çözüm bekleyen meseleleri, Vali Bey, bunları öğrenmeye çalışıyor, en önemlisi, “şehrin bir mütevellisi neden bugüne kadar oluşmamış” diyerek biraz da hayretini dışa vuruyordu.
***
Bu tespit son derece önemliydi.
Erzurum’un bir ihtiyarlar meclisinin olması gerektiğini şimdiye kadar çok yazmış, haykırmış, ama kimseye sesimizi duyuramamıştık.
Şimdi, bizimle aynı dili konuşan bir vali oturuyordu karşımızda.
***
Bu doğal manzara inanılmaz güzeldi.
***
Sonraki günlerde bişey daha oldu.
Sevgili Vedat (Refayeli), ziyaretimizden belki bir iki gün sonra “Kahvedeyse bir vali, belli olur o ilin hali” başlığı altında bir yazı kaleme almıştı.
Daha o yazının mürekkebi bile kurumadan Vali Bey’in bir kahvehaneye girip de vatandaş ile sohbet ettiği haberini okuduğumda, “işte bu” dedim kendi kendime, işte samimiyet, işte mütevazılık.
***
Bir valinin kahveye girdiğini, tarlada kadınlarla sohbet ettiğini, çocuklarla kucaklaştığını yıllar evvel bi Recep Yazıcıoğlu’nda görmüş, daha sonra da öyleleri ile toplum olarak pek karşılaşmamıştık.
***
Rahmetli, devletin valisiydi, ama halkın da adamıydı.
Şimdi ikincisi mi geliyordu ne!
***
Burada ister istemez bi soru geliyor akla.
Halk adamı olmak mı, halkın adamı olmak mı?
***
Vali olmak elbet önemli.
Ama adam olmak, hele de halkın adamı olmak ve halkı için çalışmak…
Bu hepsinden önemli, hem de çok önemli.
***
Hani ne demiş bir baba:
“Oğlum, sana vali olamazsın dememiştim!”