Erzurum’un ‘Oruç tutan şehir’ olduğunu herkes bilir. Yeme-içme mekanları, hatta meyhaneleri bile bu ay başlayınca kapısına kilit vurur Erzurum’un. Ramazan ayında sadece alış-veriş merkezlerinin yeme içme bölümleri açılır… Birkaç insan müsveddesi dışında kimse bu geleneğe karşı koymaz. Tut bizi ey oruç..!
Allah resulü buyuruyor ki; ‘’Oruç tutan sıhhat bulur’’… Ramazan ayında oruç tutan Erzurumlu, anında sinirlenir, ceviz kabuğunu doldurmayacak konularda kavgaya tutuşur, çarşıda pazarda burnundan solur, günün yarısını uykuda geçirir ama oruç (!) tutar. Oysa ki; Din, doğru olan şey ne olursa olsun, emredileni yapmaktır. Ahlak ise, emredilen şey ne olursa olsun, doğru olan şeyi yapmaktır.
Bizim (!) Müslüman ahali orucun hikmetini daha anlayamamışken, Japon bilim insanı Yoshinori Oshumi, daha sağlıklı bir yaşamın sırrının yaşlı hücrelerin yenilenmesi olduğunu söyledi ve Nobel ödülünü aldı. Çoğumuz orucun eziyet olduğunu düşünürken, bizim uzak doğulu biyolog dünyaya ders veriyor… (Bizim dememin sebebi, ‘’Dadaş köylü samuraylar’’ başlıklı yazımda).
Bu Japon ağabey diyor ki; ‘’Hücreler aynı insanlar gibi hareket ediyor. Çöplerini özel torbalara dolduruyor ve depoluyorlar. En kirli olanları yok edilip sindiriliyor, bazıları da yeniden dönüştürülerek enerji üretiminde kullanılıyor. Böylece erken yaşlanmanın önü tıkanıyor. Yılda bir ay ara vermeden aç kalmak harikulade bir tasarım’’.
Afralarla, tafralarla, sinirle, bin bir triple tutulan orucun detaylarını ne yazık ki yüce kitabımızdan değil, Japon bilim insanı Yoshinori Oshumi’den öğreniyor Müslüman yurdum insanı… Ne diyelim, Japon Yoshinori hocanın ödülü hayırlı, bizim ahalinin orucu da olduysa mübarek olsun..!
Nikola Tesla’nın muhteşem sözüyle bitiriyorum, (Sözüm meclis dışına) ‘’O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz’’.
Nusfette bozuntuları heryerde var dadaşım