Gerçekten olaylar insanın gerçek kişiliğini ortaya koyuyor. Hangi makamda ya da hangi görevde olursanız olun, muhatabınıza karşı koyduğunuz tavır ya da kurduğunuz bir cümle, sizin kaç ayarda olduğunuzu bir mihenk taşı gibi söylüyor.

Kurumlarda, siyasetçilerde, gazetecilerde, kısacası kamuyu ilgilendiren her konuda olumsuz konulara değindiğimiz kadar, şahit olduğumuz olumlu olayları da yazmazsak olmaz.

Bir bankanın güvenlik görevlisi ve bir polistir yazımızın konusu.

Bazen öyle kişilerle karşılaşıyorsunuz ki; yarınlara ve topluma olan umudunuz kuru bir dal gibi kırılıyor; bazen de öyle görevlilerle karşılaşıyorsunuz ki, o kırılan umut dalı tekrar yeşeriyor.

Sokaktaki birey için, işi düştüğü resmi kurum ya da bir görevli "devlet" olarak imgelenir. Bu da gayet doğaldır ve de doğrudur.

Geçtiğimiz çarşamba günü tarihi binadaki bir bankanın önündeyim.

Neden?

Şu virüslü günlerde, keyif için değil elbet, işimiz var da ondan işte!

Saat on ikiye on var, önümde birer metre arayla sıraya girmiş olan maskeli beş kişinin arkasında aynı mesafede altıncı kişi olarak sıramı bekliyorum. Sıranın yanında bir aşağı bir yukarı olta atan kadın polisin dikkat çekmemesi mümkün değil.

Saat on ikiye beş kala bankanın güvenlik görevlisi kadın polise, "size su getirdim, çay olmadı, olunca veririm," diyerek elindeki suyu uzattı. Daha sonra benimle göz göze gelerek, "maskesizleri almam içeri," dedi. Yüzümdeki maskeyi elimle kontrol ettim, yerindeydi. Bana bakarak söylediği için doğal olarak üzerime alınmıştım. Görevli bankadan içeri girerken yine bana baktı, doğrusu kıllandım. Olur ya, maske takmamışımdır da ben taktığımı sanıyordum ya da benim maske görünmez maskelerdendi.

Aynı banka görevlisi saat on ikide kapıyı açtı ve sıradaki kişiyi içeri aldı. İki dakika sonra bankadan çıkıp, kadın polisin yanına geldi ve gözleriyle beni işaret ederek bir şeyler fısıldadı. Kadın polis çok güzeldi, bir an göz göze geldik, gözleri yeşil miydi, mavimiydi unuttum; ama unutamadığım ve asla unutmayacağım şeyler oldu.

Kadın polis, önümdeki birkaç kişiye kimlik sordu. E biz de kazma değiliz, anladık tabi. Hanımefendi belli ki direk bana sormayarak beni kırmak istememişti ya da bana öyle geldi.

Kimlik sorma sırası bana geldiğinde, "iyi günler beyefendi, yaşınız kaç," diye sordu. Ben de "yirmiden büyük, altmış beşten küçüğüm,"dedim. "Lütfen kimliğinizi görebilir miyim," diye "lütfen" sözcüğünü kullanarak sorunca çantamdaki kimliğimi çıkarırken, "yetmiş yaşında da olsam, gazeteciyim, bizler de sizler gibi kamu görevi yapıyoruz," derken birden gazeteci kimliğimi ortaya koymaktan öteye geçerek daha büyük bir halt işledim ve "ismim Ömer Nazmi, emniyete sorabilirsiniz, isterseniz direk Sayın Emniyet Müdürü'ne de sorabilirsiniz!" Bu arada kimliğime baktı, yüzü maskeli olduğu için güldüğünü gözlerinden anladım. "Evet, yaş sorunu yok," dedi ve "siz gerçekten benim Sayın Müdürümüzü arayabileceğimi mi düşündünüz beyefendi, bu cümle size hiç yakışmadı!"

İnanın yerin dibine girdim. O an mahcuplar mezarlığı olsaydı da hemen gömülseydim, dersem hiç de abartmamış olurum. Yine gülümseyerek sıra yanında olta atmaya başladı.

Ve sıra bana geldi.

Bizim kahraman banka görevlisi, uzun saçımdan mı, sakalımdan mı huylandı bilemem ama kadın polise bakarak, "içeri alayım mı," diye sordu. Polis, "elbet, sorun yok," diyerek onayladı; ama kahraman görevli, "o zaman siz de birlikte girin içeri," diyence harbiden kendimden huylandım. Hani, hazır maskeliyken bankayı soyacak gibi mi görünüyordum acaba, diye düşündüm. Kaldı ki bankaya para yatıracağım, yani banka beni soyacak!

Banka görevlisi sanıyorum şöyle düşünmüş olmalı.

İçeri gireceğim, maskemi çıkartıp, "eller yukarı, yatın yere, ben virüslüyüm, çıkarın paraları, yoksa hapşırırım," tehdidi ile paraları toplayacağım.Tamam da böyle olacak olsa bile, bu arada nezaketi ve hitap şekliyle gerçekten bir hanımefendi tavrını sergileyen kadın polise virüs bulaştıracak kadar vicdansız olabilir miyim yani! Her vatandaşın gurur duyacağı ve koşulsuz güveneceği ve de devleti bu kadar güzel ve nazik temsil eden bir görevliye kim kıyabilir ki!

Benden huylanan huylu banka görevlisinin asıl niyeti neydi bilemem; ama kadın polis de benimle birlikte bankaya girdi.

Maskeli bir şekilde maskeli vezne görevlisine parayı yatırdım, işimi bitirdim. Dönüp baktığımda kadın polisin yanında bir de erkek polis vardı. Söylemezsem çatlardım, ben de söyledim. "Hanımefendi, tüm emniyeti buraya çağırmanıza gerek yoktu, gördüğünüz gibi soymadan gidiyorum," dedim. Her iki polis de gülümsedi.

Bre Ömer Nazmi, bunda yazılacak ne var, demeyesiniz sakın.

O kadar özledik ki nezaketi ve güzellikleri!

İnsanı aşağılayan banka görevlisi gibilerin mi; yoksa insana değer veren ve tüm nezaketiyle hitap eden kadın polis gibilerin mi toplumda çok olmasını istersiniz!?

İşte bu yazı bunun için yazıldı!

Dedik ya, devletle imgeleştirdiğimiz polisin güler yüzü insana güven veriyor. Çünkü bizim kuşak, "polis" denince hakaret eden ve aşağılayan bir devlet görevlisini hatıralarından bir türlü silemedi.

Ülke genelini bilemeyiz elbet; ama Erzurum'un valisi de emniyet müdürü de yazıya konu olan kadın polis gibilere sahip olduğu için ne kadar övünseler azdır!

Bir de gazeteci kimliğimi söylediğim için utancımı ve pişmanlığımı uzun süre atamayacağım galiba!

İşte asıl virüs, kendinizi bir halt sanarak kimliğinizi ortaya koymak olmalı. Ki buna ne maske kâr eder, ne de karantina!

Hiç değilse gıyaben özür dilemiş olalım.

Özür dilerim!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Nuri Alkış 2020-04-13 03:09:25

Anını niye burada paylaşıyorsun, sanki bizene.