Türkiye uzun yıllardır terörle mücadele eden bir ülke olarak farklı yöntemler denemiş, farklı tartışmalar yaşamıştır. Son dönemde İmralı’ya gidip gitmeme üzerine yapılan değerlendirmeler gündeme gelmiştir. Ancak asıl mesele, terör örgütlerinin doğasını ve amaçlarını doğru anlamaktır.
Terör örgütleri, sivilleri hedef alan şiddet eylemleriyle toplumsal düzeni bozmayı, devlet otoritesini zayıflatmayı ve ülkenin bütünlüğünü tehdit etmeyi amaçlar. Bu nedenle güvenilir bir muhatap olarak görülmeleri mümkün değildir.
Muhalefet partileri neden bunca insanımızı katledilmiş fotoğraflarla hafızalara tekrar göstererek, kimle pazarlık ettiklerini anlatsınlar!
Türkiye’nin tecrübeli kurumları vardır ve bu kurumların bilgi birikimi değerlidir. Bunun yanında uluslararası örnekler incelenmelidir.
İspanya ETA ile mücadelede siyasi, hukuki ve güvenlik boyutlarını bir arada kullanmış, İngiltere IRA ile mücadelesinde hem güvenlik önlemlerini hem de demokratik süreçleri işletmiştir. Bu örnekler, terörle mücadelenin yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal boyutları olduğunu göstermektedir. Türkiye de benzer şekilde, güvenlik güçlerinin kararlı mücadelesini sürdürürken, toplumsal birlik ve demokratik değerleri korumalıdır.
Şehit aileleri bu mücadelenin en ağır bedelini ödeyen kesimdir. Onların acıları üzerinden siyasi tartışmalar yürütmek yerine, toplumsal dayanışmayı güçlendirmek gerekir. Devletin ve toplumun ortak sorumluluğu, şehitlerin hatırasına saygı göstermek ve ailelerinden fikirlerini sormaktır.
Sosyal medyada terör örgütü liderlerini meşrulaştırmaya yönelik söylemler görülebilmektedir. Bu tür yaklaşımlar, toplumsal bilinci zayıflatır ve terörle mücadeleyi sekteye uğratır. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, milli birlik duygusunun korunması ve dezenformasyonla (1) * mücadele edilmesi büyük önem taşır.
Çözüm önerileri açısından Türkiye’nin izlemesi gereken yol açıktır: terörle mücadelede güvenlik boyutunu güçlü tutarken, demokratik değerleri ve hukuk devletini korumak gerekir. Uluslararası örneklerden ders çıkararak kendi özgün modelini geliştirmek önemlidir. Genç nesillere terörün gerçek yüzünü anlatmak; medya ve sosyal medya üzerinden doğru bilgilendirerek toplumun bilinç düzeyini yükseltmek devletin görevidir.
Türkiye’nin geleceği, Atatürk’ün çizdiği sınırlar ve Anayasa çerçevesinde güvence altındadır. Terörle mücadelede akılcı, stratejik ve milli bir duruş sergilemek hem devletin hem de milletin ortak görevidir. La Fontein’in “Karga ile Tilki” hikâyesi günümüzde de geçerliliğini korumaktadır: her güzel söze kanarak hareket edenler, sonunda kaybeden taraf olurlar. Bu nedenle Türk milleti olarak aklımızı kullanmalı, birlik içinde hareket etmeli ve geleceğimizi sağlam temeller üzerine kurmalıyız.
Teröristi çare olarak düşünenler, “Türk Milleti zekidir” diyen Atatürk’ü unutmasınlar! Zeki bir millet kendisinin hangi yola çekildiğini anlayacak basirete sahiptir!
(1) * Dezenformasyon, insanları aldatmak veya ekonomik ya da siyasi kazanç sağlamak ve kamuya zarar verebilecek şekilde kasıtlı olarak yayılan yanıltıcı içeriktir.