Türkiye’de 89 bin cami, 86 İlahiyat fakültesi, 4 bin 500 tane de imam hatip okulu var. 20 şehirde dini eğitim merkezi var. Ayrıca milyonların peşinden koştuğu onlarca cemaat, tarikat, dernek, vakıf var. Ortak amaçları İslam’ı anlatmak öğretmek. Yine her yıl ülkemizden 84 bin kişi hacca gidiyor. Dönüşte gördüklerini anlatıyor ve bir nevi tebliğ ediyorlar. Buna karşın toplum çökmüş vaziyette..!
Hayatın kitabında Esip savuran anlamına gelen Zariyat suresi 55. ayetinde yaradan der ki; ‘’Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü hatırlatmak müminlere fayda verir’’. Bu kadar yoğunlukta anlatılan bir din, yaşadığımız topluma fayda veriyor mu sizce? Devletin resmi rakamlarına bakıldığı zaman sonuç tamamen hüsran… Birkaç rakam vereyim. Son on yılda ülkemizde suç oranları yüzde 434, uyuşturucu kullanım oranı yüzde 678, fuhuş oranı yüzde 734 oranında artmış. Mahkemelerde icra dosyalarını koyacak yer kalmamış.
Tabloya bakıldığı zaman şu sonuç ortaya çıkıyor. ‘Ya dinde bir sorun var yada anlatılanlarda’. Hayatın kullanma kılavuzu olan Kuran’ı ağır ağır okuyup, okuduğunu anlayan herkes bilir ki, Kuran’da eksik de yanlış da yoktur. Tüm ayetleriyle Kuran bir mucizedir. Bu durumda geriye diğer seçenek kalıyor. Anlatılanlarda yada anlatanlarda sorun var. Çünkü topyekun berbat bir haldeyiz. Bugün tüm ülkede olduğu gibi Erzurum’da da kimse komşusundan, akrabasından haberdar değil. Eşinden dostundan memnun değil. Fakirin durumu zenginin uykusunu kaçırmıyor. Sokaklarımız hışto tiplerle dolu. Caddelerimiz polis çemberinde.
Oysaki mümin demek, elinden dilinden emin olunan kişi demektir. Bırakın emin olmayı herkes birbirini kandırmanın, birbirini yerden yere vurmanın, başkasının sırtına basıp yükselmenin ve daha fazla kazanmanın peşinde. Herkese göre karşıdaki hatalı. Kılınan her cenaze namazında, ‘Hakkımız helal’ demekle bu hakkın teslim edildiğini sanıyoruz. Helallik bu kadar kolay mı sahi? Yine ekonomik manada bankalara olan borç, bankalara sığmayacak durumda. İcra dosyalarını koyacak yer bulamıyoruz.
Hacılar, hocalar, mollalar, sofiler, akademisyenler, şeyhler, hanım efendiler, bey efendiler, sevgili gençler, kıymetli yurdum insanı, ey ahali..! Bu geçici dünyada yaşadığımız hayatın, aldığımız her nefesin hesabı ebedi alemde sorulacak. Bu yaşayışla, bu hesap bitmez bilesiniz. Bugün gavur diye adlandırdığımız Avrupa ülkeleri insanları huzur güven içinde yaşarken, bizim bu çöküşümüz niye? Hayatın kitabında 2 bin ayette İsrail oğullarından bahseden yaradan bizlere hikayemi anlatıyor sanıyorsunuz? Bu ayetler boşuna mı? Uyarıyorum sizleri, İsrail oğulları gibi olmayın, onların yaptıklarını yapmayın. Öğüt alın diye değil mi?
Hangi inanca bakarsanız bakın, en temel kavram ahlaktır. Bugün Hud suresi 112. ayetteki, ‘Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’ emrini yerine getirmezsek, yarın Furkan suresi 30. ayetteki, ‘Ya rabbi, benim kavmim bu kitaba devri geçmiş, işlevi kalmamış bir kitap muamelesi yaptı’ şikayetinin muhatabı olacağız..! Onun için bırakın hacıyı hocayı falanı feşmekanı da oturun hayatın temel kavramı ‘Ahlak’ı öğrenin..!
Unutmayın..! Güzel ahlakın olduğu her yer cennettir..!