İki gündür hava kapalı. İki gündür, rüzgâr ve yağmur cirit oynuyor kentin sokaklarında. İster cama vuran yağmur tanelerini say, istersen rüzgârın uğultusunu dinle, keyif de senin saymak ve dinlemek özgürlüğü de! Gündüz de böyle gece de!

Gündüz de gece de evde sürgünsün, insan olmayınca sokaklar da kimsesiz kalıyor galiba.

İnsanın ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışmıyorum elbet; herkes insanın ne demek olduğunu en azından kendinden bilir.

Ben yoksam, sen yoksan, biz yoksak neye yarar bu gezegen!

Sen ile ben "biz" ederken ne yazık ki "biz" bizden uzaklaşarak ve bölünerek yalnızlığa ve de çaresizliğe itildiğimizin farkında mıyız acaba!

Falanca belediye halka şu yardımı neden yapmış, filanca belediyenin buna hakkı var mı, gibi ipe sapa gelmez cümlelerle "biz" bizi bilemez olduk gayrı!

Oysa "komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir," hadisinin öznesinde insan vardır. "Bizden," derken, bizim partiden ya da bizim cemaatten demiyor ki! İnsanı temel eleman olarak alan İslam Dini'nin Peygamberi bu muhteşem hadisi söylerken insanı değerlere vurgu yaptığını anlamak umarım suç değildir.

İnsan, insan ile konuşmaz ise; insan, insan ile dertleşmez ise; insan, insan ile bir lokma ekmek gibi, bir yudum su gibi fikrini paylaşmaz ise neye yarar ki insan olmak!

Şu virüs nedeniyle yaman bir yalnızlığa doğru sürüklenirken her geçen gün yabanlaşacağımız günlere de az kaldı sanıyorum.

Programlanmış robot olmamızı isteyen güçler, bu bulaşıcıyı da fırsat bilerek, toplumu hizaya sokma hevesini tam anmalıyla ortaya koymakta.

Konuşma, karışma, kaytarma, mantığı tam anlamıyla hayat bulmuş gibi.

Konuşma, benim işime karışma, sorma ve sana verilen görevi yap, anlayışı her zaman insanların yalnızlaştırıldığında hükmünü sürdürmüştür.

Diyeceksiniz ki, "buna neden olan bir virüstür, bu bir siyası tercih değildir!"

Tamam da, neden ayrıdır, nedenden yanlış siyasi tercih oluşturmak ayrıdır.

Hani neredeyse, başka partiden olan bir komşunuza bir tas çorba vermek bile eleştirinin de ötesinde suç sayılacak!

Olmaz ki!

Şu yasaklı günlerde, "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli," şarkısı dilimizdeyken, bunu da söküp atarak, nefret ve kin makamında şarkılar söylemenin ne anlamı olabilir ki!

Sosyologlar söyler, ben de inanırım.

Bir toplumu, bir ülkeyi ne etnik ne de inanç bölebilir; fikirlere kin, gönüllere nefret ekerseniz, o toplumun ortak ülkülerden koparak bölünmesi kaçınılmazdır!

Bir virüs geldi, deneme yayın yaptı ve dedi ki; şu toplum veya şu ülke kolay yıkılmaz; ya da şu ülkeyi rahatlıkla ortak paydalarından uzaklaşarak kendi elleriyle ve de dilleriyle kendi kendilerini çürütürler!

Virüs bu!

Gerçekçiliği inkâr edilemez!

Der mi, der!

Biz, "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli," şarkısını sevmekten ve aşktan vazgeçmeyerek söylemeye devam etmeliyiz.

Başka şarkı ne dilimize ne de gönlümüze yakışır!

Değil mi yani!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.