Vay arkadaş!
Ne pekmezmiş meğerse!
Hatırlarsınız…
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna gezisinde kendisine eşlik eden gazetecilere bir açıklama yaptı geçenlerde…
Mealen; enerjisini ve sağlığını pekmeze borçlu olduğunu, pekmezin de kendisine Erzurum’dan gönderildiğini söyledi…
İyi oldu, güzel oldu, hatta süper oldu!
Neticede bu bir reklamdı ve beklenen etkiyi de anında göstermiş oldu… Ama biz bu fırsatı da yüzümüze gözümüze bulaştırmadan edemedik maalesef!
Evet, evet…
Cumhurbaşkanı Erdoğan “pekmez” dedi ya bir kere, başladı bizde bir ayrımcılık…
Pekmez tamam da, nerenin pekmezi acaba?
Uzundere’nin mi, İspir’in mi yoksa Tortum’un mu?
Şimdi…
Erdoğan “pekmez” derken, cümlesinin sonuna Erzurum’u da eklemişti hâlbuki… Ve fakat bu bile bizim yarım akıllıların burada birbirlerine düşmesine engel olamadı…
Biri diyor, Uzundere…
Biri diyor Tortum…
Diğeri diyor İspir…
Görüyor musunuz?
İşin “Erzurum” kısmına odaklanıp, bu fırsatı nimete çevirmek dururken, bir çuval inciri berbat etmeyi bir kez daha başarmış olduk…
Hayret ki, hayret!
*
Biliyor musunuz?
Biz, işte bu yüzden birşeyin sahibi olamıyoruz!
Biz, işte bu kafa yüzünden belimizi bir türlü doğrultamıyoruz!
Onun değil, benim olsun…
Sizin değil, bizim olsun…
Sahi!
En basitinden bir pekmez mevzuunda bile birbiriyle ittifak edemeyen bizler, çok daha önemli meselelerde nasıl bir araya geleceğiz peki?
Söyler misiniz, nasıl olacak bu iş?
Biz söyleyelim:
OLMAYACAK!
Bizde bu kafa varken, hiçbirşey, hiçbir zaman istediğimiz gibi olmayacak…
Pekmezmiş!
Alın size pekmez!
Birbirinize pazarlayıp durun şimdi!
Hatta bununla da yetinmeyin, bir de sürün ve yalayın!
Ama avucunuzu tabii ki!
Zira muazzam bir reklam fırsatını o ellerinizle tepmiş oldunuz, nokta!