"Dışarıya kapanmak, aslında içeriye açılmaktır."

Genç nesil dışarıya kapanıp, içeriye açılmanın ne demek olduğunu çok bilmez!. İlgisi yok; ama 1980'nin 12 Eylül'ünde dışarıya kapanıp, içeriye açılanlar bunu çok iyi bilir.

10 Nisan, gece yarısından sonra yaklaşık 63 milyon kişi dışarıya kapattı kendini.

Yıllar öncesinin Eylül'ünde kapınızı kolluk kuvvetlerinin çalacağından korkarken, bugünün Nisan'ında polislerin ya da diğer yetkililerin kapınızı çalmasını dört gözle beklemenin arasında dağlar kadar fark var elbet.

Sonuçta her ikisinde de özgürlüğünüzü askıya alınıyor; ama biri memleketin ve halkın kötülüğü, diğeri memleketin ve halkın iyiliği için!

Bu virüs, dünyanın gidişinden ve toplumların eşitsizliğinden haberdar olmayan ya da görmemezlikten gelenler için, her konuda unutulmaz bir ders verdiğini sanıyorum. Özellikle ülkemiz için büyük bir ders olmalı.

Parklarda, bahçelerde; caddelerde sokaklarda aylak aylak gezme özgürlüğü elinden alınanların yanı sıra, kapı kapı gezerek iş arama zorunda olanların da iş arama özgürlüğünün elinden alınmasının arasındaki ezginlik her iki cenahta da çok ayrı olduğunu tahmin etmek o kadar da zor değil!

İnsanın en büyük kaybının ister bireysel, isterse toplumsal ve ülke olarak özgürlüğünü kaybetmesi olduğunu hiçbir şey bir darbe ya da bir virüs kadar anlatamaz.

Biri kapitalizmi korumak için silah zoruyla sizi ev denilen dört duvarlı hücrenize sokar, biri de kendinizi ve diğer insanları korumak için gönüllü olarak aynı hücreye tıkar!

Sonuçta gönüllü olarak kısa bir süre de olsa özgürlüğünüzden vazgeçmenizle zorla özgürlüğünüzün elinizden alınması vardır; feda ettiğiniz veya kaybettiğiniz olan şey en değerli kavram olan özgürlüktür.

Her iki durumda da özgürlüğünüz kısıtlanmıştır; ama yıllar öncesinin Eylül'ünde evinizdeki kitapları yakarken, bugünün Nisan'ın da evinizdeki kitaplara sığınırsınız.

O Eylül günlerinde evinizde kitap yoksa, sizin için sorun da yok demekti; ama bu aylarda evinizde kitap yoksa sizin için sorun var demektir.

Kitaplarınız var ise, geçersiniz kitaplığınızın karşısına, yıllar önce okuduğunuz bir kitabı seçer, yine okursunuz aynı heyecanla; kitaplarınız yok ise geniş hücrenizde duvarlara bakar durursunuz, arada bir balkona çıkıp horladığınız sokak köpeklerini bile kıskandığınız olabilir.

Aslında bu kendi içinize açılmak için bir fırsattır.

Eğer televizyon karşısından ayrılıp, biraz düşünürseniz kitapsız da olsanız kendinizi ve değerlerinizi yoklayarak ne olduğunuzu anlayabilirsiniz.

Doğrularınız ve yanlışlarınız netleşir.

İster siyasetteki yanlış tercihlerinizle, ister bireysel ilişkilerinizdeki hatalarınızla olsun güzelleşirsiniz. Çünkü, yanlış tercihlerimizi ve hatalarımız düşünmeye hiç fırsatımız olmadığı için çirkinleşmekten hiç kurtulamadık.

..

Cumartesi günü duyarlı iki polis memuru beni araçlarıyla gazeteye bırakırken, dedim ki "inandığım tek şey, şer sandığımızda bir hayır; hayır sandığımızda da bir şer olduğudur!"

"Tamam da hayır bunun neresinde," dedi.

Dedim ki; "hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için, sözü biraz anlam kazanıyor galiba!"

Evet, bazı sözlerin ve eylemlerin anlamını anlamamız için; bir virüs, bir doğru ya da yanlış karar bize anlamadığımız sözlerin anlamını anlatmaya yetiyor işte!

Göreceğiz. Küreselleşme adı altında dayatılan emperyalizm yakın bir gelecekte yerini daha adil ve daha güzel olan bir düzene bırakmak zorunda kalacaktır.

İşgallerde, sömürüde değil, bilimde yarışılacaktır.

Her ülke de Kafka'nın dediği gibi, dışarı kapanıp içer açılacaktır. Kendilerini sorgulayacaklardır. Ve ulusalcılık her ülkede ön plana çıkacaktır. Bunun yanı sıra, böylesi felaketlerde, "birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için," diyerek daha iyi olan ülkeler, daha kötü olan ülkelerin yardımına koşacaktır.

Çünkü, ulusalda her birey kendi ülkesi için, her ülke de bu dünya ve insanlık için var olması gerektiğini anlayacaktır.

En azından ben böyle umut ediyorum!

Olursa iyi, olmaz ise bir değil, bin virüs daha yoldadır.

Allah'ın sopası yok; ama virüsü var!

Ve sizi insan yapan özgürlüğünüzü bir nedenle elinizden alır, sonra da kendinize açılarak kendinizi tanıyın, der.

Anlayan anlar, anlamayan da her zaman kendini özgür sanarak, çirkin bir hücrede yalanlarıyla ve koynundaki yılanlarıyla ömür tüketir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.