Ülkenin yarısı AK Parti lehine tercihini açıkça ortaya koymuştur.
Üstelik bu seçimin hiç bir şaibesi olduğuna dair bir ciddi iddia da yoktur.
Şaibe yoktur diyorum zira bu konuda ne trafoların, ne kedilerin ne de başka bir şeyin günahına hali hazırda girilmiş değildir.
Bu seçimde Türkiye’nin tam yarısı, -hayır hayır diye feryat etmeye gerek yok zira küçük bir küsuratın bu hesapta kayda değercek bir tarafı yok- tercihini açıkça ortaya koymuştur.
Üstelik bu ezici çoğunluk bir bölgeden, bir ırktan, bir tarikattan, bir cemaatten filan değildir.
Tam bir Türkiye fotoğrafındır. Sonuçtan memnun olmasak da ahlak hakikati olduğu gibi okumayı gerektirir.
AK Parti, Tüklerden, Kürtlerden, Lazlardan, Çerkezlerden, gayri müslimlerden aklınıza gelecek her kesimden destek alarak, Türkiye açısından kulaklara bir daha söyle diyecek kadar güç gelen başarıyı elde etmiştir.
Şimdi bir kısım rahatsız -yanlış anlaşılmasın kendisi rahatsız anlamında kullanmıyorum tabiri sonuçtan rahatsız demek isterim- ancak diğer yarı muhalif demesin sakın zira bunun da gerçek bir tahlil olamayacak kadar aceleye getirilmiş bir mazeret olduğu saklanmayacak derecede nettir.
Çünkü diğer blok diye birşey olmadığını da bu sandık sonuçları neticesinde açıkça görmüş olduk.
Eğer parlamenter bir sistemle değil de Başkanlık Sistemiyle yönetilen bir ülke olsaydık, diğer yarı itirazını ciddiye almak zorunda kalacaktık.
Garip ama gerçek yenilen kesimin bu hadiseye de bakışı neredeyse karşıtlık üzerine kurumuş.
Neredeyse diyorum zira HDP’nin gününe ve olayların akışına göre değişen fikirlerini tutarlı bir zemine oturtmak imkanlı değil.
Eğer bu ülke Başkanlık sistemiyle yönetilseydi %49.5 ile AK Parti seçimi kaybetmiş olacaktı!
Bu kadar açık.
Ancak bu sistemle ezici bir Meclis çoğunluğu kazanmış olduğunu çok yakında resmi olarak YSK da açıklayacak.
Esas anlatmak istediğim şey, bir blok oluşturan Türkiye’nin yarısı karşısında görünen diğer yarı yekpare bir görüntü çizemediği için bir bu kadar da istemeyen var diyebileceğimiz bir neticenin ortaya çıkmadığıdır.
Herkesin kolayca analiz edebileceği ancak muhalefet partilerinin bir türlü idrak edemediği ve bu yüzden bu seçimde büyük yenilgiye uğradıkları hakikat ise, hepsinin birden seçimlere girmiyor olmasına rağmen bütün plan ve pusularını Recep tayyip Erdoğan üzerine kurmalarıdır.
Adeta tersinden bir putlaşma temayülüne girmiş duruma gelmiştir Türkiye.
Tapılan değil nefret edilen bir put!
Sevilmeyen, kötülük tanrısı gibi gösterilmeye çalışılan bir lider, kendileri gibi düşünmeyen Türkiye’nin yarısını bölünmez bir bütün haline getirmiştir.
Oysa Recep Tayyip Erdoğan’a kötülük tanrısı Hera muamelesi yapmak yerine ona Cumhurbaşkanı gibi davranıp, eleştirilerini o merkezde tutabilselerdi netice bundan en azından daha lehlerine olacaktı.
Elbette Türkiye’nin sorunları olduğunu ve bunları çözmek için iktidar olmaya aday olduklarını da halka göstermeleri şartıyla!
Zira bu seçimde ne bir çözüm önerisi ne de bir çıkış yöntemi vaaz eden muhalefet partisi yoktu.
Üç beş slogan vari temenniyi, seçim kazandıracak ciddi projelerden saymam gerektiğini de artık söylemezsiniz sanırım.
Zira onlara sadece bu satırların yazarı değil görünüşe bakılırsa Türkiye’nin tamamına yakını inanmamış.
Seçim sonuçları açıkça gösterdi ki, AK Parti dışındaki diğer partilere oylar, geleneksel bir anlayışla gitti.
Ya babasının partisi diye vaz geçemedi seçmen ya da Recep Tayyip Erdoğan’ı hangi partiye oy verirsem daha çok kızdırırım diye düşünerek.
Bunu başarı sayıyorlarsa haklıdırlar istifa etmemekte o partilerin saygıdeğer genel başkanları!