MEHMET SEKMEN LİDERLİĞİNDE YÜKSELEN SOSYO-EKONOMİK MODEL

MEHMET SEKMEN LİDERLİĞİNDE YÜKSELEN SOSYO-EKONOMİK MODEL: HALK PAZARLARI

Erzurum’da son yıllarda hayata geçirilen sosyal belediyecilik uygulamaları, klasik yerel yönetim pratiklerinin sınırlarını aşarak, şehir yönetimine yeni bir yönetsel paradigma kazandırıyor.

Bu dönüşümün merkezinde Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in şehir yönetimine taşıdığı yapısal vizyon bulunuyor. Sekmen’in özellikle sosyo-ekonomik politika eksenini bir arada ele alan stratejik yaklaşımı, halk pazarlarını sıradan bir fiyat dengeleme aracı olmaktan çıkarıp, kent refahını koruyan kurumsal bir mekanizmaya dönüştürüyor.

Onun yönetsel kararlılığı sayesinde Erzurum’da halk pazarları artık geçici bir uygulama değil, yerel ölçekte sürdürülebilir bir refah politikasının omurgası haline gelmiş durumda.

Erzurum’un demografik yapısı, gelir dağılımı ve iklim koşulları bütüncül olarak analiz edildiğinde, halk pazarlarının neden bu kadar kritik bir rol üstlendiği daha net görülüyor.

Sekmen’in uzun yıllara dayanan kamu deneyimi, bu analizlerin uygulamaya somut projeler olarak yansımasını sağlıyor.

Piyasa dinamiklerinin dar gelirli haneler üzerindeki baskısını azaltmayı önceleyen bu model, kentte sosyal devletin görünür yüzünü temsil eder hale geldi.

Bugün Erzurum’da halk pazarları sadece ucuz gıda temin edilen mekanlar değil; ekonomik istikrarı pekiştiren, yerel üreticiyi koruyan ve toplumsal dayanışmayı güçlendiren stratejik merkezlerdir.

Bu güçlü dönüşüm, Mehmet Sekmen’in şehir yönetimine getirdiği yönetsel derinliğin doğrudan sonucudur.

Halk pazarlarının kısa sürede şehir genelinde yaygınlaşması, Sekmen’in kararlı liderliğinin göstergelerinden biridir.

Gürcükapı’da açılan ilk şubenin ardından Sanayi, Demirciler, Yakutiye, Hilalkent ve A.Gazi Tokiler bölgelerinde açılan yeni halk pazarları, şubeleşmeyi rastlantısal bir süreçten çıkarıp planlı bir ekonomik altyapı politikasına dönüştürdü.

Bu yaygın ağ sistemi, hem ürün çeşitliliğini artırdı hem de mahalleler arasında erişilebilirliği güçlendirdi.

Sekmen’in “her mahallenin kendi ekonomik güvenlik hattı olmalı” anlayışı, halk pazarlarının şehir genelinde bir denge mekanizması haline gelmesini sağladı.

Erzurum’da halk pazarlarının en kritik fonksiyonlarından biri fiyat istikrarı oluşturmasıdır.

Ekonomik dalgalanmaların yoğun yaşandığı dönemlerde, halk pazarları piyasadaki aşırı artışları dengeleyen referans bir fiyat noktası sunuyor.

Bu da özellikle dar gelirli ailelerin alım gücünü koruyan hayati bir etki yaratıyor.

Sekmen’in öncülüğünde yürütülen tedarik zinciri düzenlemeleri, aracılık maliyetlerini azaltarak hem fiyatı düşürüyor hem ürün güvenliğini artırıyor.

Bu yaklaşım, kamunun ekonomiye gerektiği anda müdahale ederek toplumsal dengeyi sağlamasına yönelik tipik bir sosyal devlet refleksi olarak değerlendirilebilir.

Halk pazarlarının Erzurum’da ortaya çıkardığı en önemli yapısal katkılardan biri de istihdam alanında kendini gösteriyor.

Mehmet Sekmen’in kurduğu bu model, yalnızca tüketiciye uygun fiyatlı gıda sunan bir sistem değil; aynı zamanda şehrin birçok noktasında yeni iş kapıları açan entegre bir ekonomik ekosistemdir. Depolama birimleri, soğuk hava zinciri, ürün kabul noktaları, lojistik sevkiyat, reyon yönetimi, kasa, hijyen kontrol, paketleme ve kalite denetimi gibi A’dan Z’ye uzanan geniş bir süreçte yüzlerce kişi istihdam ediliyor.

Bu yapı özellikle gençler ve kadınlar için düzenli gelir sağlayan yeni iş alanları oluşturuyor.

Halk pazarlarının ekonomik denge işlevinin ötesinde, Erzurum’da sosyal refahı artıran kapsamlı bir istihdam politikası haline gelmesi tam da bu nedenle önemli.

Halk pazarlarının ekonomik mimarisini güçlendiren bir diğer önemli unsur ise sermayenin şehir içinde tutulmasıdır.

Üç harfli zincir marketlerde gelir ulusal merkezlere aktarılırken, halk pazarlarında elde edilen kaynak doğrudan Erzurum ekonomisinin içinde dolaşmaya devam ediyor.

Yerel tedarik zinciri sayesinde üreticinin kazancı şehirde kalıyor, çalışanların maaşları yine şehir içinde tüketim olarak geri dönüyor ve kamusal işletme modeli sayesinde kâr dışarıya çıkmadan yeniden Erzurum’un hizmetlerine aktarılıyor. Ayrıca halk pazarlarında çalışan yüzlerce kişinin ödediği vergiler de şehirde oluşan ekonomik hareketliliği ulusal mali sisteme olumlu yansıtarak, yerel kalkınmanın ülke ekonomisine katkı sunan tamamlayıcı bir unsuru haline geliyor.

Halk pazarlarının sosyolojik boyutu da göz ardı edilemez.

Bu pazarlar Erzurum’da kamusal hayatın yeniden şekillendiği alanlara dönüşmüş durumda.

Komşuluk ilişkilerinin canlanması, mahalle kimliğinin güçlenmesi ve kent kültürünün yeniden üretilmesi, bu pazarların önemli toplumsal kazanımları arasında yer alıyor.

Bu yönüyle halk pazarları, yalnızca ekonomik bir proje değil; toplumsal sermayeyi besleyen kültürel bir yatırım niteliği taşıyor.

Mehmet Sekmen’in liderliğini farklılaştıran unsur, halk pazarlarını bir “projeden” öte, bir şehir politikası olarak konumlandırmasıdır. Sekmen yalnızca idari bir görev yapan bir belediye başkanı değil; kent ekonomisini, sosyal dengeleri ve uzun vadeli refah planlamasını aynı çatı altında okuyabilen bir yöneticidir.

Onun sıkça vurguladığı “insanı merkeze alan şehir yönetimi” anlayışı, halk pazarlarının her aşamasında hissedilen kurumsal bir prensip haline gelmiştir.

Ürün standardizasyonu, fiyat politikası, hijyen şartları ve tedarik mekanizmasında oluşan sıkı kontrol, Sekmen’in kurumsal belediyecilik yaklaşımını görünür kılmaktadır.

Açılan her yeni şube ile birlikte Erzurum yalnızca ekonomik olarak değil, sosyal olarak da güçleniyor.

Halk pazarları kentsel yaşam kalitesini yükselten, kentte ekonomik istikrar sağlayan ve sosyal dayanışmayı görünür kılan yeni bir kamusal mimari oluşturuyor.

Bu mimarinin temelinde, Sekmen’in istikrarlı ve kararlı yönetim anlayışı yer alıyor.

Mevcut strateji sürdürüldüğü takdirde Erzurum kısa vadede değil, uzun vadede de güçlü kazanımlar elde edecektir.

Fiyat istikrarı korunacak, üretici-tüketici arasındaki bağ güçlenecek ve kent ekonomisinin kırılganlığı azalacaktır.

Ayrıca halk pazarlarının mahalle ölçeğinde oluşturduğu sosyal ağlar, Erzurum’un göç baskısını azaltan, aidiyeti güçlendiren bir toplumsal zemin yaratacaktır.

İnanıyorum ki; Erzurum bu çizgide ilerledikçe hem ekonomik direnç hem de toplumsal bütünlük açısından daha da güçlenecektir.

Bu tablo, güçlü bir liderlik ve vizyoner bir belediyecilik anlayışının doğal sonucudur.