Kim ne derse desin, ülke genelinde olduğu gibi, Erzurum'da da İYİ Parti her geçen gün gücüne güç katmakta.

Peki, neden!?

Halkın içinden biri olarak söyleyelim. Yani, toplu taşımalarda taşınırken, mahalle aralarında dolaşırken, fırından ekmek, manavdan yiyecek alırken kulağımıza çalınan imalı cümlelerden bu sonuca tarafsızca varmak o kadar da zor olmasa gerek.

Yok!

Salt ekonominin rayından çıkması, hayat pahalılığı, gelir adaletsizliği ve koyulan zamlar değil; elbet bunların da çok etkisi var; var ama inanın Millet İttifakı'nın direği konumunda bulunan İYİ Parti'nin önlenemez yükselişindeki en önemli etkenlerden biri de kullanılan dildir.

Bazı siyasilerin dilinden nefret ve ayrıştırıcı cümleler dökülürken, özellikle İYİ Parti tarafından ise kırıcı olmayan ve esprili eleştiriler gelmekte.

Sevgiden ve saygıdan uzak söylemlerle seslenenlere, birilere hatırlatmalı ki; nefrette keramet, düşmanlıkta selamet olsaydı, bu dünyanın şahı şeytan, şahbazı yılanlar olurdu!

Bakın, İYİ Parti'nin "Millet bizi çağırıyor," sloganın toplumda olumlu bir etki yaptığını gözden kaçırmamak gerek. Ben, bu sloganı ne zaman duysam, usta şairimiz Nazım Hikmet'in şu mısraları dilime dolanır.

...Hava kurşun gibi ağır, bağır, bağır bağırıyorum, koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum..."

Evet, siyasette kullanılan dilin ve eylemlerin siyaset havasını kurşun gibi ağırlaştırdığı son yıllarda, sağ duyulu olan herkes birbirini bu havayı eritmeye çağırıyor.

Umarız yanan bu ateş, o kurşunu eritir, derken bu havayı eritmeye koşan İYİ Parti Milletvekilleri Erzurum'daydı.

Bunca kelamı şunun için eyledik!

İYİ Parti Erzurum İl Başkanlığı'nda yapılan basın toplantısına elbet gittik. Öyle ya, çağrılan yere erinme, çağrılmayan yerde de görünme, demiş atalarımız, biz de çağrıldığımız yerde göründük işte!

İçtiğimiz çay bize, sözümüz de size olsun, diyerek izlenimlerimizi her zamanki gibi tarafsızca aktaralım. Yeni İl Başkanlığı binasına ilk kez gittim. Gerçekten umulmadık bir yoğunluk vardı. Ve İYİ Parti Bursa Milletvekili ve TBMM Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, Genel İdare Kurulu Üyeleri Berna Sukas, İsmet Koçak, Celal Karapınar, Erzurum Milletvekili Naci Cinisli ve parti İl Başkanı olarak elini taşın altına koyan Melih Kırkpınar yerlerini aldıktan sonra, söze Tatlıoğlu başladı. Siyasetle birazcık ilgilenenlerin bildiklerini, esnafın sıkıntısını yineledi. Bunun yanı sıra Erzurum'daki hayvancılığın bulunduğu durumdan bir an önce çıkarılması ve geliştirilmesini söyledi. Elbet, buna kimsenin itirazı olamazdı. Naci Cinisli de Erzurum için Ankara'da neler yaptığını ve neler yapmaya çalıştığını söyledi.

Bakın, burası çok önemli.

Her iki vekil de iktidarı eleştirirken asla hakaret ve kırıcı cümleleri kurmadılar, kurmaktan da uzak durdular. Öyle ki; 2. Organize Sanayi'de geçtiğimiz günlerde çöken tekstil fabrikasının yerini ve yapılışını eleştirirken bile, neredeyse iktidar partisine ve Erzurum'daki yönetimine teşekkür edeceklerdi.

Şöyle ki;

Erzurum'da taş üstüne taş koyan kim ve hangi parti olursa olsun, onlara minnet duymalıyız, dediler. Bunun yanı sıra, eleştirilerini de esirgemediler. Örneğin, Erzurum'da tekstil yatırımının ham madde tedariki olarak uygun olmadığını, bunun yerine tarım ve hayvancılığa daha çok yatırım yapılması gerektiğini; ama yine de istihdam için yapılan her türlü yatırımın önemli olduğu söylendi. Bazı olumsuzlukları es geçilerek Ovit Tüneli'nin öneminden bahsedildi.

Peki, muhalefet partisi olarak iktidarı eleştirirken, şunu söyleyebilirler miydi; "bakın işte, bunların yaptıkları her yer çöküyor, çünkü zihniyetleri çökmüş, tekstil fabrikası da atlama kuleleri gibi çöktü, yazık değil mi harcanan paraya," derler miydi? Elbet derlerdi; ama demediler! Dedim ya, öyle bir an geldi ve sandım ki iktidar partisine kucak dolusu teşekkür edeceklerini düşündüm.

Siyasette gerçekçi yaklaşım ve de birleştirici dil, hem bu dili kullananlar, hem de memleket için iyidir. Artık ne genelde ne de Erzurum gibi yerelde, ayrıştırıcı ve nefret ve de hakaret söylemlerinin karşılığı artı değil, eksi olarak hanelere yazılıyor.

Kavga değil, umutla huzur isteyen bir ülke ve bir Erzurum var!

İşte bunu erek yaparak çözümlerini sunanların oy oranındaki artış gayet normal değil mi sizce!

Çünkü bu millet seksen öncesi emperyalizmin oyunu ile birbirine düşürülen gençliği ve sonuçlarını unutmadı.

Yoksa, sözde bilim insanı olan birinin, "biz gece işimizi bitirir, sabahleyin de işe gideriz, biz hep abdestliyiz," diyenlere bu satırların yazarının cevabı da "abdest de sizin abes de, "demekten başka ne olabilir ki!

Uçurumun üzerinde asma bir köprüden geçerken, o köprüyü sallamaya çalışanlara, "akıllı ol, ne yapıyorsun," denilmez mi?

Yani, bir fikri, bir de zikri tetikçiler vardır; aman ha kardeş, dikkat edelim ve Mevlana'ya kulak verelim.

"Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım!"

Bizde iyilere "iyi", kötülere de "kötü" denilir!

Değil mi hakim bey!

..

Şu Aya yolculuk meselesi mi!

Memurun, işlinin, işsizin, emeklinin, dulun, yetimin, "ay" diyince aybaşını anladığını düşünenlerdenim. Önce bu 'ay başı' meselesi halledilsin, 'aya yolculuk' da pastanın kreması olur elbet!

..

İYİ Parti neden yükselişte!

Fikrimizden dönmeden, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık.

Günahı bize, sevabı da anlayana olsun!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Prof Dr. Mustafa Özdemir 2021-02-17 10:05:21

Dosdoğru. Ben de Samsun'da aynı şeyi görüyorum.