İslam dünyasında Halife Olmayınca...! (1)

Bugün baktığımız da bütün dünya çaresizce bir bunalımın içerisinde, her devlet kendince birtakım çareler üretmeye çalışsa da üretilen çarelerin, gün geçmiyor ki yeni bunalımlar doğurmasın...!

İslam dünyasını yaşanmaz hale getiren, batılı ağabeyleri ve yerli işbirlikçileri, içine düşürüldüğümüz bunalıma sundukları görüşlerden hiç birisi, içerisine düşürüldüğümüz bunalımdan objektif olarak kurtuluş yollarını göstermemektedir.

Tıpkı körlerin Fili tarif ettiği gibi, her biri kendileri açısından önümüze acı reçeteler koysa da hiçbir derdimize çare olmamaktadır. Esasen içerisine düşürüldüğümüz bu sıkıntılardan/bunalımlardan, kurtulmanın tek yolu kendi İnancımızın bize emrettiklerini yeterince değerlendiremeyerek, kurtuluş bekleyen Filistinli, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin çığlığına da kendi sıkıntılarımızdan dolayı, yardımlarına koşamıyoruz.

Bugün, yaşadığımız dünya da içerisine sıkıştırıldığımız bunalımların temeline indiğimiz zaman, İlim ve din mücadelesi ile başlayan ve akılla Vahyi birbirine düşman gösteren, batılı anlayış olduğuna kanaatimiz hasıl olmuştur. Bilindiği üzere Hıristiyan dünyası orta çağda akıl dışı bir inanç sistemini tüm insanlığa kabul ettirmeye çalışmaktadır.

Yakın zamanda yaşadığımız Covid 19 diye yutturulan bir hastalıkla verilen ilaçların binlerce insanı hayattan kopardığı gibi, bugün yaşadığımız dünya da İklim krizi ile neredeyse canlı hayvan bırakmayacak hale getirilmeye çalışmaktadırlar.

XII. Asırda Endülüs’te İslam İlim ve düşüncesinin Latin dünyasına tercümesi ile gelişmeye başlayan müspet ilimlere karşı, Kilise kendi dogmalarını savunmak adına engelleyici kararlar almıştı.

Bir asırdır İslam dünyasının başı (Halife) olmaması sebebi ile Müslümanları batı dünyasına mahkûm bir hale getirilmiştir.

Batıya karşı fikir üretemeyen İslam toplumu, Kilisenin baskısı ile topraklarını koruyamayarak bölünmeler kaçınılmaz hale gelmiştir. Pozitif ilimlere karşı kendi dogmaları ile hareket eden Kilise; İbn Sina, İn Rüşd ve Gazzali gibi büyük İslam alimlerinin eserlerini okuyanlarını engizisyon mahkemelerine sevk ederek, bir kısmını da meydanlarda acımasızca yakmıştı…

Batı dünyasın da İlim ile dinin (Hıristiyanlığın) arası iyice açıldığından, dini çalışmaların önünü kesmeye çalışırken, sonuçta İlme yenik düşmüştür. Bu yenilgisini hazmedemeyen Kilise; İslam dünyasın da misyonerlik faaliyetlerini günden güne artırarak, devşirdiği şahıslarla Müslümanların kafasını bulandırmaya çalışmaktadır.

Bugün İslam coğrafyasında birtakım savaşların sebepleri Müslümanların başı Halife olmamasına bağlıdır, öyle ki Müslümanları parça parça ederek, Ilımlı İslam, radikal İslam, Siyasal İslam gibi aslı astarı olmayan bir takım uydurma isimlerle İslam coğrafyasını kana buladılar.

Kilise birtakım mahkemeler ve yasaklamalar kararı ile; İlmi mağlup edemeyeceğini anlayınca İlmin verilerini kabul etmek zorunda kaldı. Hristiyanlığın kurumsallaşmış merkezi olan Kilise 500 yıl ilimle mücadele ederken, İslam dünyası ilmi, bilimi, fenni iliklerine kadar uyguluyordu. Hristiyanlığın elinden İlmi alan ecdadımız, Osmanlının son dönemlerinde özellikle Cumhuriyet döneminde, örfümüzden, adetimizden, alfabemizden, Kültürümüzden ve Dinimizden koparılarak, AB’nin kapısına mahkûm hale getirilmiştir.

Fatih Dadaşoğlu Metris 1 nolu T tipi kapalı cezaevi B4 koğuşu 10.10.2023