Yakın zamana kadar zenginlik, büyük arsalar almak, fabrikalar kurmak ya da büyük sermaye gerektiren işlere girmekten geçerdi.
Bugün ise, tablo hızla değişiyor.
Geleceğin en büyük servetleri, bir bilgisayar ekranının başında, internet üzerinden kurulan işlerden doğuyor.
“Dijital iş” dediğimiz kavram, sadece yazılım geliştirmekten ibaret değil; e-ticaretten yapay zekaya, dijital pazarlamadan içerik üretimine kadar geniş bir dünyayı kapsıyor.
Bugünün girişimcileri, babalarının hayalini kurduğu dükkanlar yerine sanal mağazalar açıyor.
Bir şirketin artık binlerce metrekarelik plaza katına değil, bulut sistemlerine ihtiyacı var.
Sermaye, giderek maddi varlıklardan çok fikre ve dijital becerilere kayıyor.
Önümüzdeki 10–20 yılın en büyük zenginleri, dijital iş kurabilen, interneti sadece tüketim değil üretim için kullanabilen insanlar arasından çıkacak gibi görünüyor.
Bir bilgisayar ve güçlü bir fikir en kıymetli başlangıç noktasına dönüşebilmekte.
E-ticaret platformlarında kendi markasını inşa eden girişimciler, içerik üretip kitlesine ulaşanlar, yazılım geliştirip dünya pazarına açılanlar...
Tüm bu girişimler, sermayenin yerini fikir yaratıcılığına ve deneyimi teknolojiyle buluşturanlara devrediyor.
Yaş, cinsiyet ya da şehir fark etmiyor artık; dijital dünyayı üretim alanı olarak gören her birey fırsatları yakalayabiliyor.
Peki, bu dönüşüm Türkiye için ne anlama geliyor?
Bir yanda hala geleneksel esnaf kültürüyle ayakta kalmaya çalışan küçük işletmeler var.
Öte yanda, sosyal medya üzerinden marka yaratan girişimciler, yazılım ihracatı yapan start-up’lar, dünyanın her yerine dijital hizmet satan girişimler...
Bu iki dünya arasındaki fark giderek açılıyor.
Türkiye’nin dijital dönüşümünde en güçlü örneklerden biri Demet Mutlu’nun “Trendyol” hikayesi.
Harvard’da okurken eğitimi yarıda bırakan Mutlu, ülkemiz tarihinin ilk decacornu olan Trendyol’u kurdu.
Bugün Trendyol, 30 milyondan fazla müşteriyi ve 300 bine yakın satıcıyı buluşturan, modadan markete geniş bir ürün yelpazesine ulaşmayı sağlayan bir teknoloji devi haline geldi.
Trendyol Express, Trendyol Go ve Dolap gibi yeni yatırımlarla Trendyol yepyeni iş ve pazar alanları açtı. Mutlu, sadece kendi girişimini büyütmekle kalmadı; Peak Games'in kurucularıyla melek yatırımcı olarak gönüllü destekle Türkiye girişimcilik ekosistemine de önemli katkılar sağladı.
Bu hikaye yalnızca Trendyol özelinde değil, ülke genelinde dijital girişim alanında büyük bir dönüşümün kapılarını aralayan bir hikaye.
Türkiye’nin dört bir yanında dijital ortamda üretim yapan, markalaşan ve küresel pazara açılan kadın girişimcilerin sayısı da hızla artmakta.
Bu, sadece ekonomiye değil, toplumsal eşitliğe de güçlü bir katkı sağlıyor.
Bu süreç, 40’ında, 50’sinde, hatta daha ileri yaşlarda olanlar için de yeni başlangıçlara açık bir çağ.
Dijital girişimciliğin en büyük gücü, düşük maliyeti ve yüksek erişim kabiliyeti...
Başarısızlık ise artık bir engel değil, bir basamak.
Yeniden ayağa kalkmanın, denemenin, öğrenmenin bir parçası.
Ülkemizin genç ve dinamik nüfusu, kadın girişimcilerin yükselişi ve internetin sunduğu özgürlük birleştiğinde güçlü bir ekonomik kalkınma potansiyeli ortaya çıkıyor.
Unutulmasın ki; bugünün küçük çabaları, yarının büyük başarılarına dönüşebilir.
Dijital iş kurmak cesaret, yaratıcılık ve adanmışlıkla birleştiğinde, bireysel başarı hikayeleri toplumsal kalkınmaya dönüşür.
Geleceğin zenginleri, dijital dünyayı sadece tüketim alanı değil, üretim alanı olarak görenler olacaktır.
Uygulama geliştirenler, markasını kuranlar, hizmetini küresel ölçekte satanlar…