Düşünmemek aklı kiraya vermektir!

“Düşünmek özgürlüktür, aklı kiraya vermek esarettir”. "Akıllı adam, akılsız adamın son yaptığını ilk önce yapar."

İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özellik düşünmektir. İslam’da “akletmek” esas kabul edilir; düşünmeyen, sorgulamayan, aklını kullanmayan insanın hakikati kavraması mümkün değildir. Hint kültüründe ise düşünmemek, aklı devre dışı bırakmak küfür sayılır. Demek ki insanın varlık sebebi, aklını işletmek, düşünmek ve doğruyu aramaktır, ki önce düşünmenin ne demek olduğunu öğrenmeliyiz!

Ben her gün siyasi veya toplumsal bir haberi okuduğumda, sadece metnin kendisiyle yetinmem. Ardından yapılan yorumları da tek tek incelerim. Çünkü yorumlar, toplumun zihnini gösterir. Ne yazık ki gördüğüm tablo çoğu zaman iç açıcı değil. Önce anlama sorunu had safhada. İnsanlar metni tam olarak kavramadan hüküm veriyor. Sonra aklı kiraya verip önyargılarla, siyasi yancılıkla yorum yapıyorlar. Bu da hakikati bulmayı imkânsız hale getiriyor.

Okumadan, düşünmeden, sorgulamadan aydınlanma olmaz. Siyahın beyaza dönüşmesi için aklın ışığına ihtiyaç vardır. Beyin sadece gündelik işleri yapmakla yetinirse, insanın yaratılış gayesi eksik kalır. Çünkü insan, diğer canlılardan farklı olarak düşünmekle yükümlüdür.

Bir siyasi partide olsak bile, onu desteklesek bile yanlışlarını görmezden gelemeyiz. Farkındalık ve gerçekleri, adalet ve iyi niyeti atlamadan tenkit edebilmek gerekir. Doğrulara ulaşmak için mücadele etmek, yüksek karakter sahibi olmayı ve düşünmeyi zorunlu kılar. Körü körüne bağlılık, aklı kiraya vermektir; hakikati aramak ise düşünceye dayalı işlerdir.

“Düşünmek özgürlüktür, aklı kiraya vermek esarettir”. (İ. Kant)

Ayrıca unutulmamalıdır ki, güzel bir Türkçe ve imla kurallarıyla yapılan yorumlar, kişinin aklının, düşüncesinin ve bilgisinin seviyesinin göstergesidir. Dilin düzgün kullanımı, düşüncenin berraklığını ve zihnin disiplinini ortaya koyar.

Bugün toplumda en büyük eksiklik, düşünme tembelliğidir. İnsanlar okumayı bir yük gibi görüyor, düşünmeyi ise zahmet sayıyor. Oysa okumak, zihni açar; düşünmek, kalbi aydınlatır. Bir köşe yazısında, bir kitapta, bir haberde, hatta bir yorumda bile hakikatin izini sürmek mümkündür. Yeter ki aklımızı kullanmayı öğrenelim.

Sonuçta mesele şudur: Okumak, düşünmek ve akletmek insanın asli görevidir. Bu görevden kaçan, aslında kendi insanlığından kaçmaktadır. Bahar nasıl toprağı uyandırıyorsa, düşünmek de insanı uyandırır. Okumadan ve düşünmeden geçen bir ömür, baharsız bir toprak gibidir.

"Akıllı adam, akılsız adamın son yaptığını ilk önce yapar." (Felsefe sözcüklerinden!)